Adım Adım ŞANLIURFA

1800
0

img_0345

 

Yolum bu şehirle birçok kez kesişti, sayı da pek önemli değil aslında. Her gelişimde şehir aynı güzelliği sunarken bu sefer bir başkaydı sanki. Daha çok gelişmiş, büyümüş, kalabalıklaşmış. Saydığım nedenler olumsuz etkenler olsa da gözüme de çok batmadı açıkçası. Şehre indiğimiz anda kendimizi sokaklara atıyor adım adım kıyısını, bucağını birçok kez geçtiğim sokağı, esnafı, çayları, kahveleri, kebapları, fırınlardan günün her saati mis gibi buram buram kokan simitleri, çörekleri her şeyi içimize çekerek dolaşıyoruz.

img_0241

YÖRESEL KAHVALTI ZAHTER’DE YAPILIR. Sabahın köründe yolda olunca hemen soluğu şehrin meşhur kahvaltıcısı Zahter’de alıyoruz. İçeride birkaç kişi kahvaltıya bizden önce başlamış bile. İlginin üzerimizde olmasıyla kenar da bir masaya ilişip, önümüze birer birer dizilen yiyeceklere bakarak bir nebze doyuyoruz. Sonra salçalı yumurta geldiği an dünyamız değişip bütün ilgimiz ona kayıyor. Ya közlenmiş biber, patlıcan, domates! Hepsi sıraya girip midemize doğru yolculuğa çıkıyor. Demli ithal çaylar büyük bardakta eşlik ederken, kaymak, bal acı sonrası tatlandırıcı görevi görüyor. Karnımız doyunca gözümüz yolda kalıyor.

img_0250

HARRAN’A DOĞRU GİDİYORUZ. Elbette gezi listemizin ilk sırasını alıyor Harran. Urfa’ya yaklaşık 45 kilometre uzaklıkta. Yol boyunca sağlı sollu pamuk, fıstık, mısır, isot tarlaları arasından ilerleyerek Harran’a varıyoruz. Hemen Harran Üniversitesi ve yerleşim alanının izlerini sürüyoruz. Tellerle çevrili alanda hummalı çalışma devam ederken, biz sadece uzaktan geçmişe tanıklık edip, yakında Harran evlerinin bulunduğu ve gelen ziyaretçilerin de uğrak yeri olan Ali Baba’nın evine geliyoruz. Avluya girdiğimizde bir köşede oturup geleni tebessümle karşılayan Ali Baba ile kısa sohbetin ardından içeriyi dolaşıp yerel kıyafetleri giyerek anı ölümsüzleştirmek adına bol bol fotoğraf çektiriyoruz. Harran mimarisi yöre de farklılığı ile belirginleşiyor. Kubbeli yapıya sahip evler, kerpiçten yapılmış. Kubbelerin sivriliği de yazları serin, kışları da sıcak tutmak amacıyla. Ayakta kalan birkaç evden biri olan Ali Baba’nın yeri ziyaretçilere açık olarak bir işletmeye dönüşmüş.

img_0322

BALIKLI GÖL BİZİ BEKLİYOR. Şehri şehir yapan diğer bir değer de Balıklı Göl.  Geçmişe uzanıp Kral Nemrut’ a kadar dilden dile dolanan bir hikayenin içine doğru ilerliyoruz. Zamanın birinde İbrahim Peygamber, Nemrut Kralına karşı gelir ve cezalandırılır. Kalede bulunan iki sütun arasına kurulan mancınıkla şimdiki Balıklı Göl’ün bulunduğu yere atılır. Küllerden su, odunlardan balık olur. Suda dolaşan balıklar kutsal sayılır ve hiçbir şekilde ellenmez. Halül Rahman Camisi’nin de yer aldığı alanda değişik mimarisiyle gölle bütünleşmiş. Etrafındaki yeşilliklere yayılan çoluklu çocuklu ailelerin arasından sıyrılarak sayısız basamaklı merdiveni de tırmanarak kaleye doğru çıkıyoruz.

img_0350

URFA KALESİ’NDEN ŞEHİR FARKLI GÜZEL. Bir hayli yorucu merdiveni çıktıktan sonra nihayet zirvedeyiz. Bütün Urfa, tepeleri ve yer yer de düzlüğüyle önümüze seriliyor. Tarihi önemi olan kale bir dönem Kral Nemrut’un şehri yönettiği, bu coğrafyadaki krallığının da izlerini taşıyor. Şehrin neresinde olursanız olun kale ve tepede yükselen iki sütun uzaktan da olsa mutlaka görünüyor.

img_0367

URFA KEBABI VE CİĞERİ YEMEDEN DÖNMEMELİ! Şehrin sokaklarında dolaşırken (Eski şehir denilen bölgeden bahsediyorum.) Üç dükkandan biri kebapçı ya da ciğerci. Ciğer Kebabı burada oldukça meşhur. Hatta dışarı atılmış masaların etrafına konulan taburelerden birine ilişip hemen kendimize ciğer söylüyoruz. Bunun için en meşhur yer Ciğerci Ali Baba’yı seçiyoruz. Yanında yer alan Hacı Baba da yarışırcasına tatlı bir rekabet içinde olsa da biz Ali’yi seçtik. Ciğerler nefis, yanında sunulanlar daha da nefis! Her zaman her yerde masanızda yer alacak ilk şeyler közlenmiş, biber, patlıcan, domates, yanında soğan bir de lezzetli pide; ‘’ oh, mis gibi her şey’’ dedirtircesine! Karın doyunca yeniden sokaklardayız.

KALEYE KARŞI MENENGİÇ KAHVESİ YUDUMLAMAK BİR BAŞKA GÜZEL. Balıklı Göl’ün hemen yanında yer alan sıralı kafelerden birine yerleşip, hemen bir kahve söylüyoruz. Benim tercihim menengiç oluyor. Gidip gelip hep içiyorum.

img_0421

ŞEHRİ BİR DE SIRA GECESİYLE TANIMALI! Gelmeden bir hafta önce rezervasyonumuzu yapıyoruz, Herkesin pek bir methettiği CEVAHİR KONUKEVİ’ni seçiyoruz. İçeriye girdiğimizde duvarları süsleyen resimlerden de zaten anlaşılıyor, pek çok ünlünün yolu burada kesişmiş, tabi bir de bizimki! İçerisi oldukça kalabalık, çoluklu çocuklu aileler de Yöresel Türkülerden oluşan geceyi yaşamaya gelmiş. Yemeklerde oldukça zengin. Bir de yanına çiğköfte eklenince nefis demek daha anlamlı oluyor. Bulgurun ağzımda kıtır kıtır sesler çıkarmasına biraz şaşırıyorum. Yarı Urfalı olarak ilk defa böyle çiğköfte yedim. Bizde bulgur sert olmaz! Meğerse gerçek çiğköfte böyleymiş, beni hep kandırmışlar. Buzla yaklaşık yarım saatte yoğurulan çiğköfte herkese sunuluyor. Ardından ‘’MIRRALAR’’  da gelince bir Urfa gecesi tamamlanıyor. Ya müzikler hem hüzünlü hem coşkulu, yerimizde duramıyor hemen ortaya atlıyor ne kadar kurtlar varsa itinayla dökülüyor.

img_0375

ŞEHRİN YENİ SEMBOLÜ URFA ŞEHİR VE MOZAİK  MÜZESİ. Her ikisi de yan yana ve yeni inşa edilmiş, etrafı uçsuz bucaksız park. Hem mimari hem de içeride sergilenen eserler bakımından muhteşem. Kimlerin emeği geçmişse ellerine sağlık diyorum. Zengin bir tarihi mirasa sahip bölgede Göbeklitepe başta olmak üzere, Harran ve Nevali Çori’den çıkarılan eserler  burada sergileniyor.

SOKAKLARDA GEZİNEN ÇOLUKLU ÇOCUKLU KADINLARIN ZENGİNLİĞİNİ  BAŞKA ŞEHİRLERDE BULAMAZSINIZ. Gece yarısına kadar, sokaklar cıvıl cıvıl. Anadolu’nun birçok şehrini gezdim ama bu şehirdeki kadar kadınlarımızın gezdiğini görmedim. Gezen kadın güzelleşir diye düşünüyorum bir kez daha bu şehre ve insanlarına hayran oluyorum.

NESLİ TÜKENEN KELAYNAKLARI GÖRMEK ÜZERE BİRECİK’E GİDİYORUZ. Daha önce de gelmiştim, doğal hayatın içinde yaklaşık seksen tane kadardı kelaynaklar, uzaktan uzağa, kendi yaşam döngüsünde yaşamaya çalışıyorlardı, o kadar sevimliydiler.  Bu sefer sayıları artmasına rağmen bulundukları yeri görünce bir anda şok yaşadım. Evet yanında tozun toprağın içinde yükselen inşaata mı üzülmeliyim yoksa bir alana sıkıştırılan kuşlara mı? En hüzünlendiğim an bu olsa gerek. Neyse inşaat bitince her şey düzelir.

img_0305

EYÜP PEYGAMBER SABRI VERSİN! Hep böyle derler değil mi? Eyüp Peygamber makamı olarak da bilinen külliyede ‘’Çile Mağarası’’ ve ‘’Şifalı Kuyu’’ bulunuyor.  Gittiğimizde yoğun ilginin olduğu yerlerden birisi de burasıydı. Şifalı sudan içenler, Çile Mağarasına girenlerin oluşturduğu kalabalıkta biz de yer alıyoruz. Şifalı sudan içiyor, yüzümüzü yıkıyoruz, bakalım şifa bulacak mıyız?

img_0574

BURAYA KADAR GELİP HALFETİ’YE GİTMEDEN OLMAZ DEĞİL Mİ? ‘’Batık Şehir’’ mi, yoksa her yerde göreceğimiz  gibi ‘’Sessiz Şehir’’ mi demeliyim? Urfa merkeze yaklaşık 124 kilometre uzaklıkta bulunuyor. Merkezden çıkınca otobana girip uçsuz bucaksız yolda bir saatten fazla gidiyoruz. Uzun yolculuğun sonunda suyun bolluk, bereket ve güzellik sunduğu Halfeti’ye geliyoruz. Biraz keşif turunun ardından hemen tekneye binip, tarihi ve doğal güzellikleri keşfe çıkıyoruz. 45 dakikalık turun ardından iskeledeki lokantalardan birine yerleşip, bu suların bereketi olan Şabut Balığından  yiyoruz. Değişik bir lezzet damaklarımızda dolaşırken günün ve gezinin finalini yapıp evlerimize dönüyoruz.

KONAKLAMAK İÇİN ZENGİN SEÇENEK SUNULUYOR. Şehrin kıyısında yükselen yıldızlarıyla yarışan modern binaların yanında eski dokunun hakim olduğu oteller de mevcut. Biz tercihimizi EL RUHA OTEL’den yana kullandık. Hem merkezi hem de her yere yakın oluşu rahat etmemizi sağladı. Yeri de kendi de şahane.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz