Hafta sonu yalnızlığımı, börtü böcekle kalabalıklaşmış için doğa harikası Sülüklü Göl’e gitmeye karar verdim. Pazar sabahı Sülüklü Göl’e doğru, doğa sporları grubu ile saat yedide yola çıktık. Böyle kalabalık, aynı amaç için toplanmış insanlar, beni hep çekmiştir. Yeni yüzler, kimlikler, tanımak ve daha sonra arkadaşlıklara dönüşen sohbetler içinde kendimi bulmak için…
Sabah bir köy kahvesinde kahvaltı yapmak için verilen kısa molanın ardından, yürüyüşe başladık. Havada mis gibi toprak kokusu; geceden kalan hafif yağmurla buluşmanın vermiş olduğu sarhoşlukla, yaprakların rüzgarla dansı… Tabi, temiz hava çarpar misali bizde bu sarhoşluktan nasibimiz alarak ilerliyoruz. Bazen hızlı bazen yavaş tempoyla yürüdüğümüz yollarda; uzun ağaçların arasında, hafif puslu bir hava, günün daha ayamamış bir vaktinde, sonbaharın muhteşem renk cümbüşü.. Etrafta dolaşan kuşların cıvıltısı, kalabalık şehirlerden gelenlerin yalnızlığını selamlamak için dolaşır misali…
Sülüklü Göl’e ulaşınca, sabah başlayan zor ve uzun mücadele öğleye doğru görsel şölene dönüşüyor. Uzaklara götürecek kadar muhteşem güzellikte manzara, öğle yemeğinde size eşlik ediyor.. Hatta geceyi bile onunla geçirme isteği duyabiliyorsunuz, belki bir çadır kampı yaparak… Neden olmasın ? Turkuaz, az görülen bayıldığım bir renk… Kendiliğinden oluşan eski bir krater gölüymüş, ekip liderimizin anlatımlarından… Etrafındaki ağaçlar, özenle işlenmiş bir gerdan gibi tamamlıyor manzarayı. Bulutları ve gökyüzünü de unutmamalı! Sanki gelin tülü; sizi, birkaç saatliğine misafir ediyorlar, doğadaki şenliklerine.. Ara sıra bu güzelliği bozan silah sesleri duyabiliyorsunuz. Etrafta birkaç aile, piknik havasında eğleniyorlar, çoluk çocuk sesleri… Kıyıda, uzaklara dalarak öğle yemeğini yedikten sonra etrafa, keşif turu yapmaya başlıyorum. Ve karşıma yaban elması çıkıyor… Dalından ‘’Ye beni ‘’ der gibi bakıyor … Yere düşenler olgunlaşmış diyerek seçime başlıyoruz. Biraz ekşi ama organik bir tatla tanışıyorsunuz.
Dinlenme molasının bitişinde son kez dönüp bakıyorum, bir daha görüşmek üzere vedalaşarak … Geliş istikametinden geriye doğru dönüş yolculuğu başlıyor… Aynı güzergah, aynı güzellikler, aynı şölen, aynı koku, aynı ses, her şey aynı sadece değişen bizmişiz gibi… Her gezide başka kimlik, başka renk, başka bir koku alarak ilerliyoruz uzun yollarda yeni keşiflere doğru…