Phuket’te Tatil Keyfi

1154
0

Herkes gibi bizim de Phuket’te tatil yapmak hayaldi ve gerçekleşti. Tayland gezi yazımızda da bahsettiğim gibi on beş günlük turumuzun yaklaşık bir haftasını Phuket’e ayırdık.

Phuket, Tayland’ın güneyinde Andaman Denizi’nin kıyısında yer alıyor.  Ana karaya Sarasin köprüsüyle bağlı tropik bir ada. Böyle olunca hem tatilcilerin hem de turistlerin vazgeçilmezi olarak yerini koruyor.

Phuket’e nasıl gidilir?

Eğer amacınız sadece Phuket’te tatil yapmaksa Türkiye’den direk uçuşlar var. Bizim gibi önce kültür turu sonra tatilse işler biraz değişiyor.

Tur programımıza göre şekillendirdiğimiz yolculuğumuzu akşam saatinde Bangkok’un sadece iç uçuşlar yapıldığı Don Muang Havaalanın’dan Phuket’e yerel havayolu şirketi olan  Thai AirAsia ile yaklaşık bir saatte geldik. Biz biletimizi gidiş- dönüş olarak aldık. Tatilimizin sonunda dönüşü Bangkok üzerinden yaptık. Thai AirAsia’nın dışında başka havayolu şirketleri de var. Bunun için www.skyscanner ‘dan yararlanabilirsiniz.

Phuket Havaalanı, merkeze 40 dakika uzaklıkta yer alıyor. İndiğinizde havaalanın dışında bekleyen araçlara (shutel)  konaklayacağınız otelin ismini ve bölgesini söylediğinizde belli ücret karşılığında sizi bırakıyorlar.

Nerede Kalınır?

Bu sorunun cevabı nasıl bir tatil düşlediğinize bağlı. Ada farklı pek çok bölgeden ve plajdan oluşuyor.  Ziyaretçilerin hem bütçesine hem de eğlence anlayışına göre konaklama seçenekleri değişiyor. Seçenekler çok yıldızlı otellerden, tatil köylerine doğru uzarken, uygun fiyatlarda konaklayabilecek hostel ve pansiyonlarda bunların arasına karışıyor.

Genellikle yıldızlı oteller plajlara yakın yerlerde sıralanırken, düşük bütçeli konaklama tesisleriyse iç kısımlarda yer alıyor. Konaklama için Phuket Town, Patong, Kata, Karon, Mai Khao ve Rawai plajları tercih ediliyor.

Phuket Town, adanın en büyük bölgesi olup, gezilip görülmeye değer dar sokakları, şık restoranları, tasarım mağazaları ve uygun fiyatlı otelleriyle ilgi görüyor. Yerel halkın yaşadığı ve alışveriş tutkunlarının tercih ettiği yerde burası. Diğer yerlere göre daha sakin ve mimarik bir güzelliği var.

Patong Plajı  (Patong Beach), adanın batı kıyısında yer alıyor ve gece hayatının merkezi diyebiliriz.  Gündüz deniz, gece eğlenceyi tercih edenlerin yeri de burası oluyor.  Pek çok bar ve gece kulübü burada bulunuyor. Bölgede uygun konaklama yerleri, otel ve hosteller gibi farklı seçenekler de bulunuyor.

Kata Plajı ( Kata Beach), adanın güney doğusunda yer alıyor.  Bölge ihtişamlı otelleri, muhteşem deniziyle adanın cazibe merkezi adeta. Özellikle çocuklu ailelerin, sörfçülerin ve dalgıçların tercih ettiği yerlerden. Kata Beach, uzun plajı, şık restoranları ve mağazalarıyla gelenlerin ilgisini fazlasıyla çekiyor.

Karon Beach, adanın en uzun üçüncü plajını oluşturuyor.  Bu nedenle konaklama tesislerinin geneli doğanın içinde yer alıyor. Huzurlu ve konforlu bir tatil düşleyenlerin tercihi de burası oluyor.

Mia Khao, Phuket’in en uzun plajı,  tamamı 11 kilometre.  Diğer plajlara göre  daha ıssız olan plajda çam, tropik badem, palmiye ağaçları ve tropikal sahil bitkilerinin görüntüsüyle harika bir manzara oluşturuyor. Her şeyden uzak, huzurlu ve sakin bir tatil düşleyenlerin tercihi de burası oluyor.  

Rawai Beach, adanın güneydoğusunda yer alıyor.  Phuket’in ilk turistik plajı burasıymış.  Sakinliği ile dikkat çeken plajda, birkaç dükkan, restaurant ve bar bulunuyor.

Konaklamak için nereyi seçtiğimize gelince, PATONG diyoruz. Gündüz deniz gece eğlenceyi tercih edenlerdeniz. Bütçemize göre merkezde oldukça uyguna otel bulduk. Gece hayatını da aşağıda okuyabilirsiniz.

Patong Geceleri;

Gündüz Andaman Denizi’nde serinleyip, geceleri eğlencenin kucağındasınız. Barlardan, gece kulüplerine ne ararsanız zengin bir seçenek sunuluyor. Gece yarılarına kadar eğlence sürüyor. Değişik partilerde yapılıyor. Bizim katıldığımız Moonlight Beach Parti inanılmaz güzeldi. Gündüz belli noktalarda satılan giriş biletimizi aldık. Etkinlik için belirtilen duraktan ücretsiz araçlarla partinin yapılacağı yere taşınıyorsunuz. Araçlar belli aralıklarla gidip geliyor. Geneli gençlerin tercih ettiği ortamda müzik eşliğinde sabaha kadar eğleniyorsunuz.

Ada turları olmazsa olmazı…

Phuket’in en keyifli yanı da bu günübirlik ada turları oluyor. Birden fazla tur programı olunca her birine birer gün ayırmalısınız. İlk sırayı Phi Phi Adası turu alıyor.

Phi Phi Adası turu;  muhakkak yapılması gereken turaların başında geliyor.  Turları farklı satış yerlerinden alabilirsiniz. Biz otelimize yakın işini oldukça iyi yapan Ann’den aldık. İlgisinden memnun kalınca diğer turlarımızı da kendisinden aldık.

Gelelim Phi Phi Adası turuna;

Sabah özel araçla belirtilen saatte otelimizden alındık. Şoförün elindeki listeye göre tek tek tura katılacak kişilerin oteline uğradıktan sonra Phuket Limanında yer alan toplanma bölgesinde rehberimizle buluştuk. Gezi ile ilgili bilgilendirildikten sonra katamaran ile yola çıktık. Yaklaşık 50 dakika sonra  Phi Phi adasına vardık.

Phi Phi Adaları, Phi Phi Don (büyük) ve Phi Phi Lay (küçük) olmak üzere ikiye ayrılıyor. Phi Phi ismi Malezya dilinden gelen bir kelime ve Perili adalar demekmiş. Önce Mai Ton Adası’nda tekneden inmeden yunuslar izlemek için (tabi şansınız varsa tabi )kısa mola verdik.  

Buradan Phi Phi Lay Adası’ndaki Maya Bay’a geçtik. Leonardo Di Caprio’nun ‘The Beach’ filmi burada çekilmiş ve filmden sonra Maya Beach günde üç bin turistin akınına uğramaya başlamış. Tabi bu sefer koyun dengesi şaşmış. Ekolojik denge düzelsin diye iki senedir ziyaretçiye kapatılmış durumda. Bu sene kontrollü şekilde tekrar ziyaretçilere açılacağı söyleniyor. Burada fotoğraf molası verdikten sonra hemen bitişiğinde yer alan ve adanın en güzel koyu olan Pilah (piley deniyor) da durduk. Teknede ücretsiz olarak dağıtılan şnorkellerle deniz içindeki renkli balıkları izleyerek yüzdük.

Daha sonra teknemize geri dönüp Pilah Lagoon’una gittik. Gündüzleri sığ olduğundan tekneler içeriye giremiyor ama akşamüstü sular  yükseldiği için  giriş  elverişli oluyor. Bu yüzden yakınındaki bir noktadan fotoğraf çekmekle yetindik.  

Bir sonraki durağımız Viking Mağarası’ydı. 200 yıl önce bu mağaralarda Vikingler yaşıyormuş. Burası aynı zamanda bir kuş yuvası üretim tesisiymiş. Asya’da detoks amaçlı olarak kullanılan besinin kaynağı da burada. Kuşların ağızlarından çıkardıkları salya ile yapılan kuş yuvaları düzenli olarak toplanıyor ve kilosu yaklaşık 3500 dolardan satılıyormuş.

Mağara sonrası Phi Phi Don Adası’na geçip önce adada yasayan Makak maymunlarını gördük. Bu maymunlar balıkçıl hayvanlar olduğundan çok iyi yüzüp, dalıp balık avlayabiliyorlar. Biraz karaya yanaşıp yemek molası verdik.

Yemek sonrası dönüşte Bamboo Adası’na gittik. İncecik beyaz kumu,  turkuaz renginde denizi büyüleyiciydi.  Üzerinde tek bir tesis, ev ya da otel bulunmayan, ıssız adada hem yüzüp hem de dinlendik.

Son durak Khai (yumurta) adasıydı. Burada da  deniz ve dinlenme molası verdik. Turlar günübirlik olup, sabah 8:00’da otelden alınıp,  akşam araçla  18:00’da otele bırakılarak tamamlanıyor.

James Bond Adası Turu, Phuket’e gelince mutlaka yapılacak turlardan biri. James Bond Adası turu tek kelimeyle mükemmel bir tur. Diğer tur gibi saat 8’de özel araçla otelimizden alındık. Phuket Limanı’nda bir önceki turdan  başka bir bölgede tur rehberimizle buluşup tur hakkında bilgi aldıktan sonra bizi bekleyen büyük tekneyle yola çıktık.

Phang-Nga National Park olarak bilinen bölgeye yolculuğumuz başladı. Bu bölge son buzul çağındaki kırılmayla tamamı kireçtaşından (lime stone) oluşmuş adalar topluluğu. Bölgede irili ufaklı yaklaşık kırk ada ve gelgitler sonucunda  iki yüz kayalıktan oluşuyor. Çoğu adanın iç bölgesinde rüzgar ve deniz hareketleriyle oluşmuş irili ufaklı lagoonlar da bulunuyor.

Bölgenin en ilginç özelliği fay hatlarının genelde toprağın altında değil su yüzeyinde olması. O yüzden yıllar boyu çokça kırılma yaşanmış.

İlk durağımız bölgenin en büyük adası olan Panak Adası’ydı. Suların çekilmesiyle oluşan Mangroove Magarasında bölgede çokça bulunan Mangroove Ağaçları’nı (kökleri toprak üzerinde) yakından görmek için botlarla gruplar halinde mağaraya doğru ilerledik. Her botta bir rehber yer alıyor ve turistleri onlar gezdiriyor.

Turumuzun ikinci durağı Hong adasi (Thai’ca ‘oda’ demek) bölgenin en büyük 3. adası oluyor. Burada da tekneden inip botlara binerek doğal mağaraların arasında gezindik. İnanılmaz keyifliydi. Mağara duvarlarında file, kaplumbağaya, Scooby-Doo’ya vs benzer şekiller oluşmuş onları da gördük.

Üçüncü durağımız orijinal adı Koh Tapuu olan (Koh: ada, Tapoo: Çivi demek) James Bond Adası oldu. Meşhur serinin ikinci filmi “The Man with the Golden Gun” a ev sahipliği yapmış olan ada, filmden dolayı meşhur olmuş bu yüzden ismi James Bond Adası olarak geçiyor. Birçok tur firması sırayla yanaşıp yolcuları indiriyor, açığa demir atıyor. Yaklaşık yarım saatlik sürede küçük ada da en popüler yerde film karesinin içine sıkışarak geleneksel pozu veriyorsunuz. Fotoğraf çekilmek çektirmek öyle kolay değil. Sıraya girmiş bekleyen birçok kişi yer alıyor. Kısa molanın çoğunu burada fotoğraf çektirmeye harcıyorsunuz. Ayrılmadan önce eğer fırsat bulursanız, Khao Ping Kan tepesindeki kırılmayla oluşmuş mağaradan pasif fay hatlarını da görebiliyorsunuz.

Dördüncü durağımız öğle yemeğimizi yediğimiz Koh Panyee Köyü oluyor. Burası aslında Malezyalı balıkçıların kurduğu bir balıkçı barınağı. Bölgede avlanmaya gelen balıkçılar çoğaldıkça büyümüş ve zamanla sekiz yüz nüfuslu bir köy halini almış. İlk gelen balıkçıların barınaklarını kurdukları tepenin üzerine diktikleri bayrak daha sonra bu köye ismini vermiş. Panyee Malezya dilinde bayrak demekmiş.

Koyun bir diğer özelliği Tayland’ın en meşhur futbol takımına ev sahipliği yapması. Köydeki cami de futbol sahası da yerleşim yerleri de hep suyun üzerine yapılmış.

Eğer vaktiniz varsa adalar turunuza muhakkak Similian Adalar turunu da ekleyin. Dünyanın sayılı mercan adalarından bir tanesi ve inanılmaz güzel bir gezi. Bizim vaktimiz yoktu gidemedik, ama çok güzel fotoğraf ve videolarını görünce gidemeyişimize üzüldük. Eğer vaktiniz olursa gitmenizi öneririm.

Not: James Bond Adasının suyu kirli gibi görünse de aslında zengin mineraller taşıyan ve cilde çok faydalı olan yirmi yedi nehirden akış sağlanıyor. Bu nehirlerin getirdiği alüvyonlar bu sulara karışıyor. Bu durum bulanık oluşunu sağlıyor olsa da cilde oldukça faydalı.

Hint Okyanusu’nda 2004 yılında gerçekleşen deprem sonrasında oluşan tsunami ile yerle bir olan ada kısa bir süre içinde kendini yenileyip dünyanın en ünlü tatil yerleri arasına girmeyi başardı. Sokaklarda dolaşırken yerelle yaptığımız sohbetlerde tsunamide yaşadıklarını anlatıyorlar. Zihinlerinden etkisi hala silinmese de adada yaşananlara dair izler çoktan silinmiş. Aynı felaketin tekrar yaşanmamasını diliyoruz.

Masaj olmazsa olmazımız!

Tayland’ın her köşesinde olduğu gibi burada da her yerde Thai masajı var. İster plajda uzanırken, isterseniz masaj salonunda nerede isterseniz masajınızı yaptırarak rahatlıyorsunuz.

Adanın ekonomisi genelde turizm, lateks, ananas, dondurulmuş balık, kaju ve hurma yağına dayalı. Aynı zamanda Tayland dünyadaki en büyük kauçuk üreticisidir.

Tropikal iklimiyle Tayland tam bir meyve cenneti. Hatta Asya’nın meyve bahçesi de burasıymış. Tarım burada çok iyi ve toprağı oldukça zengin. O yüzden geldiğinizde bol bol meyve yiyin. Özellikle ananasın en lezzetli olduğu ülke burası. Baby ananas denen minik ananaslar da sadece Phuket’te yetişiyor. Mutlaka tadına bakın. Ayrıca dünyanın hiçbir yerinde yiyemeyeceğiniz muzlarda burada oldukça lezzetli, tadına doyamadık.

Sokaklarda satılan ananas, Hindistan cevizi, mango gibi tropik meyvelerle yapılan serinletici smoothielerden de için. Akşam saatlerinde sokak satıcılarının yaptığı meyveli tatlıları muhakkak tadın, tek kelimeyle nefis!

Bunların dışında çok çeşitli ve bizimkilere hiç benzemeyen değişik meyveleri de var. Mesela durian, keskin bir küf aromasıyla meşhur inanılmaz kötü koktuğu için kapalı alanlarda tüketmek sıkıntılı hatta bazı kapalı alanlara, toplu taşıma araçlarına durian sokmak yasak. Dışı dikenli, içi kremsi yumuşaklıkta olan bir meyve. Cennet/cehennem meyvesi olarak da biliniyor. Tadı cenneti, kabuğundaki dikenler ve kendine özgü kötü kokusu ise cehennemi tasvir ediyormuş.

Rambutan, tüylü kabuğunu elinizle ayırdığınızda altından yumurta şeklinde meyvesi çıkıyor. Tatlı, yapışkan bir meyve beyaz etli kısmın hemen altında ise sert bir çekirdeği var. 

Pomello, büyük yuvarlak yeşil bir meyve, greyfurta benziyor ancak o kadar sulu ve ekşi değil. Kalın kabuğunu bıçakla soyup dilimlere ayırarak yiyorsunuz. Ülkemizde de marketlerde satılıyor.  Tadı greyfurta benziyor.

İlginç meyvelerden bazıları ise; Papaya, Longon, Lychee, Dragon Fruit, Custard Apple, langsat, longan, pomelo, sapodilla diye sıralayabiliriz…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz