Wiesbaden’de Gezilecek Yerler

3133
0

 

Dostoyevski’nin ünlü romanı ‘’Kumarbaz’’ı bu şehrin kumarhanelerinde yitirdiği servetinden sonra yazdığını ya da Brahms’ın bir bahar kaçamağından ilham alıp 3. Senfonisini bestelediğini biliyor muydunuz? Belki daha bilmediğimiz nice etkiler, nice izler var…

Bahsettiğim şehir Wiesbaden. Belki birçok şehre göre küçük, azda nüfusu var.  Ancak  sıcak, samimi ortamları, kaplıcaları,  geniş caddeleri, eski gotik mimarisi ve her şeyden önemlisi kumarhaneleriyle ünlü bir şehir.

Şehir milyonların  yaşadığı, fuarın ve sanayinin kalbi Frankfurt’un hemen yanında. İki yüz elli bin nüfusuyla Hessen eyaletinin de başkenti.  Geçmişin gelecekle buluştuğu, yeşilin her tonuyla şekillenen, Wiesbaden aynı zamanda  huzurun da doğru adresi. Etrafında zengin üzüm bağları ve şarap yapım yerleri ile kuşatılmışken asıl ilgi çeken kaplıcaları olmalı. Geçmişini biraz deşeleyince, Romalılardan beri kaplıcalarıyla kendisine tatlı bir çekim alanı oluşturmuş.

Bu şehre bizi çeken, ne kumar,  ne de kaplıca… Hiç ummadığımız  anda sert geçen bir kış günü yolumuz kesişiyor. Bazen hesapta olmayan yolculuklar olur ya, nereye sürüklerse oraya ilerlersiniz işte onlardan birinde ‘’İyi ki gelmişim.’’ diyecek kadar da mutlu oluyoruz. 

İki ya da üç katlı evlerin dizildiği geniş caddelerde, düzenin her yerde hissedildiği, yeşilin de  bolca süslediği şehri iki günde her yerini keşfediyoruz.

Şehrin geneli yerleşim alanı,  biraz uzaklaşıp,  dışarıya doğru açılınca çok katlı sayısı bir kaçı geçmeyen lüks otellere de rastlıyoruz. Merkezde ise sade  ve değişik mimarileriyle  bir şehir keşfediyoruz.

 

 

Şehrin en önemli bölümü günün her saati yoğun olan Bahnhofsplatz Caddesi ile TaunusstraBe Caddesi arasında yer alıyor. Friedrich SatraBe, Lutsen StraBe,  Kirchgasse Langgasse;  kafelerin, barların, küçük dekoratif dükkanların, yerlilerin ve gelen misafirlerin en çok dolaştığı yerler arasında.  Alışveriş tutkunlarının vazgeçilmezi  lüks mağazalar da burada yer alıyor.

‘’Biraz alışverişten uzaklaşıp, tarihi yerler gezeyim.’’ derseniz Landtag SchloB ‘a doğru geldiğinizde tarihi mimari yapıların önünde yer alan, her gün farklı ürünlerin satıldığı pazarla karşılaşabilirsiniz. Bir önceki günün sabahında  taze mis gibi meyve, sebze ve et ürünlerine rastlarken, ertesi gün kumaş pazarına dönüşünce sakın şaşırmayın! Pazardan uzaklaşınca Wilhelm SraBe’nin kenarında geniş bir alana yayılı Kurpark’la buluşursunuz. Parkın içinde yükselen bina da Hess Slaats Tiyatro binası. Parkta uzun soluklu yürüyüş yapanlar, hayvanlarını dolaştıranlar ya da hafta sonunu göletin kıyısında, suyun tatlı ritmine bırakanları da burada bulabilirsiniz.

Şehir, üç tepe üzerine kurulu . Bunlardan biri Sonnenberg,  sağlı sollu zenginlerin yaşadığı, yan yana dizili villalar yer alıyor.  Bahçeler, balkonlar, sokaklar kısacası her yer yeşillikle sarılıp, sarmalanmış. Aynı keyfi Taunusstrasse yoluyla Wehen’e çıkarken de yaşamak mümkün. Şehrin en güzel manzarası ise, en yüksek tepesi Neroberg’de.  

Biraz dolaşınca Wiesbaden’in, Almanya’nın  en zengin şehri olduğuna karar veriyoruz. Pek çok zengin, emekli olunca  buraya yerleşiyor. Şehir birçok yabancının yanında Türkler’in de yoğun yaşadığı yerlerden biri. Frankfurt’a yakınlığı, sakin oluşu çekici kılıyor. Alış veriş yaptığınız, yediğiniz, içtiğiniz mekanlar da muhakkak bir Türk’e rastlıyorsunuz. Aynı dili konuşunca kendinizi memleketinizde zannediyorsunuz. Hellmund Sokağı aynı zamanda Türkler’in mahallesi olarak biliniyor. Hele sokağın bitiminde üç katlı Harput Kebapçısı’nı görünce sakın şaşırmayın!.. Memleketin birbirinden lezzetli pide, et yemeklerini burada uygun fiyata tadabilirsiniz.  Günün her saati yoğun mekan da yer bulmak çok zor.

 

 

Merkezden biraz uzaklaştığımızda Gustav Stresemann Caddesinin üzerinde  1906’da yapılan gar yükseliyor. Alman şehirlerinde garlar hep merkezde yer alırken,  burada biraz şehrin dışına itilmiş gibi. En eski Katolik kilisesi St. Bonifatiuse ve meclis binası da hemen garın yakınında.

Wiesbaden, gastronomi açısından da önemli bir yer. Nüfusun az olmasına rağmen kaliteli restaurantlar da bu şehirde. Saat  24.00’e kadar açık olan  restoran, bar ve bistrolar trafiğe kapalı alanlarda yoğunlaşıyor. Her keseye uygun seçenek bulunuyor.

Küçük olmasına rağmen kafeleri, restaurantları, sanat etkinlikleri, geniş sokakları, zengin gösterişli tarihi binaları, geniş parkları, kaplıcaları ve kültürüyle, az zamanda çok şeyi keşfedeceğiniz sıcak samimi bir şehir burası. Bir gün şehre yolunuz düşerse her sokağını adımladıktan sonra bir pastanede oturup, birbirinden lezzetli pastaları tatmadan dönmeyin. Belli mi olur, benim gibi bir gün yolunuz kesişebilir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz