Kartepe’den Pazarçayırı’na

1989
0

Yaklaşık 1100 metre yükseğe çıkıyor, Eğreltidüzü’ne yaklaşıyoruz.  İlk adımlarımızı biraz ileriden atacağız. Bizi bekleyen sürpriz de belli. Her taraf bembeyaz, dantel gibi işlenmiş.  

Önümüzde orta zorlukta bir parkur uzanıyor. Hazırlıklarımızı yapıyor, ana yoldan ayrılıyoruz. Artık her şeyden uzak doğayla baş başayız.  Küçük bir vadi boyunca yükseliyoruz. Yaklaşık 1.5 km’ye kadar  uzayan  yolun geneli   çıkışlı.  Patikada yavaş yavaş ilerliyoruz. Başlangıç biraz yorucu oluyor. Şansımıza hava açık, tepeden gülümseyen güneş, içimizi ısıtmasa da ara sıra yüzünü gösteriyor.

Bu hafta yağışla birlikte yüksekliği bir metreyi bulan karda yürümeye çalışıyoruz. Önde öncüler bizim için yolu açarken, ortada küçük kahramanlar ve ardında bizler. Öncülerin ayak izlerinde, bata çıka ilerliyoruz. Kar hızımızı kesiyor.

Uzun süre sessizce yürüyoruz. Bu sefer sessizliği bozan ne bir kuş, ne bir böcek ne de bir canlı. Sadece dallarda biriken, ara sıra aşağıya doğru savrulan karın sesi…

Her taraf bembeyaz. Her mevsim farklı güzel ama  kış bir başka güzelmiş. Sanki rüyada, beyazın büyüsüne kapılmış ilerliyoruz. Ara sıra görünen güneş, bir tepenin ya da bir ağacın ardına saklanınca bu sefer yerini hafif bir sis alıyor.

Yükseleceğimiz en üst noktada verilen kısa molayla içtiğimiz birkaç yudum çayın verdiği sıcaklık bedenimizdeki yorgunluğu anında alıyor.  Sonra yavaş yavaş aşağıya doğru bir şahin gibi süzülüyoruz. Belli ki yorulmuşuz, bir an önce parkuru bitirme niyetindeyiz.

Uzunca bir süre yürüyoruz. İkinci ama en uzun molamızı, yolu yarıladığımız Karaoluk yaylası’nda ‘’Kış Olimpiyatları ‘’ için veriyoruz. Eğlencesine yaptığımız kış olimpiyatlarına; içimizdeki küçük kahramanlar ve içindeki çocukla hala büyümeyenler katılıyor. Keyifli bir o kadar da çetin mücadele sonucunda şampiyon da belli oluyor. Biz seyirci kısmında, dinlenme grubundayız.  Sonra yolun kalan bölümüne doğru ilerliyoruz…

Uzaktan tüten duman ve birkaç evle bitişe, Pazarçayırı’na geldiğimizi anlıyoruz. Yorgun bedenimize rağmen yüzümüzde hafif bir tebessümle mangalın başına üşüşüyoruz.  Yanan ateşin etrafında günün son demiyle içimiz ısınırken, dönüşe hazırlanıyoruz…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz