Düşmana geçit vermeyen, tarihte bir destan yazılan yerdeyiz. Yolumuz kaç defa kesişmiş bilinmez ama geneli Gelibolu tarafında geçen anılarımızla dolu. Adım adım gezer, bir kez daha kahramanlık öykülerini dinler evimize döneriz. Peki, boğazın diğer tarafını hiç merak etmiyor muyuz? Tabi ki ediyoruz! Birkaç güne sığdırdığımız gezimizi hemen yapıp, Çanakkale’yi keşfe çıkıyoruz.
Bana göre Çanakkale, sahilleri, kamp alanları, dinlenme yerleriyle muhteşem bir şehir. Ayrıca karşısında Bozcada ve Gökçeada yer alıyor.
Şehrin merkezine gelince önce soluğu sahilinde alıyor, mis gibi deniz havasını doyasıya içimize çekiyoruz. Kıyıya paralel dizili çay bahçelerinden birinde oturup, manzarayı seyrediyor, çayımızı da yudumluyoruz. ‘’Yanında bir de simit olsa!’’ derken, köşeden simitçi arabasıyla görünüyor. Böylece ikiliyi buluşturuyor, keyfimize devam ediyoruz.
Kordon boyunca yürüdüğümüzde Truva atıyla karşılaşıyoruz. Çanakkale’de iki temsili Truva Atı bulunuyor. Bunlardan biri, Truva Antik Kenti girişinde yer alırken, diğeri ise Çanakkale sahilinde. Çanakkale sahilinde olan, çekimi 2004 yılında gerçekleşen, Brad Pitt’in de başrolde oynadığı “Troya” adlı ünlü filmde kullanılan at. Film ekibi, film için hazırladıkları bu devasa atı Çanakkale kentine hediye etmiş. Şimdi sahilde hoş bir görüntü oluştururken, gelen ziyaretçilerinde fotoğraf karelerinde yer alıyor…
Sahilde Denizcilik Müzesi de var, orayı da geziyoruz. Müze, Çanakkale Çimenlik Kalesi etrafında ve kale içinde yer alan eserlerin, tarihi eşyaların sergilendiği ve korunmasından sorumlu olan komutanlık aynı zamanda. Burası, Nusret Mayın Gemisi, Çanakkale Savaşları İhtisas Kütüphanesi, Çimenli Kalesi, Hediyelik Eşya Binası, Resim ve Fotoğraf Müzesi’nden oluşuyor. Müze Pazartesi ve Perşembe hariç her gün 9.00-12.00/13.00-17.00 saatleri arasında açık.
Müzeden çıkınca, şehrin ara sokaklarına doğru ilerliyoruz. Meydandaki saat kulesinden içeriye doğru girdiğimizde, ayakta kalan eski yapıların önünden, dar sokaklarda ilerlerken Kepenek Keramik gözümüze ilişiyor. Küçük bir dükkan hemen içeriye giriyoruz. Birbirinin benzeri ama bir o kadar güzel seramikleri görünce hepsini alma dürtüsü içimizi kemiriyor. Birkaç kapı numarası, mumluk alıp çıkarken, alamadıklarımızda gözümüz, aklımız kalıyor.
Birçok Çanakkale Türküsü’ne nağme olan ”Aynalı Çarşı”ya geliyoruz. Burası bildiğiniz kapalı çarşının miniği. Her yer turistik eşya dükkanlarıyla dolu. Biraz dolaştıktan sonra çıkıyor, tekrar saat kulesine doğru yürüyoruz.
Çarşıya geldiğimizde buraya özgün tatların satıldığı yan yana dizili dükkanları görüyoruz. ‘‘Höşmerim, Efi Badem” farklı lezzetler, almadan gitmiyoruz. Efi Bademi, Meydani Ada Pastanesi’nden, Höşmerim’i de Çerkezoğlu’ndan almak gerekiyormuş, yerlileri öyle söylüyor.
Şehirden biraz uzaklaşıp, Truva’ya doğru ilerliyoruz. Truva Antik Kenti girişi ücretli. Giriş ücreti biraz pahalı, müze kartınız yoksa kısaca yandınız!!! Kartınız varsa çok kolay tabi. Antik Kent’in girişinde hemen fotoğrafçı yer alıyor. Film seti gibi kurulmuşlar oraya, askıdaki kostümlerle ister Helen ol, istersen Paris. Tercihimi Helen’den yana kullanıyorum. Bol bol fotoğraf çektiriyorum. Büyük bir aşk hikayesinin sonunda çıkan savaşın izlerini sürerek ilerliyoruz. Burası, Dünya’daki en büyük antik kentlerden birisi. Kent geniş bir alana yayılıyor. Troya’da görülen 9 katman, kesintisiz 3000 yıllık bir zamana yayılıyor. UNESCO Dünya Miras listesine 1998 yılında alınmış. Zamanında ticari ve kültürel bağlantılar bakımından önemli bir coğrafi konuma sahip olduğu gözleniyor. Soluksuz uzun bir zamanı buraya ayırıyoruz. Hem tarih hem de kültürel bir alanda gezimizi sonlandırıp, yönümüzü Assos’a çeviriyoruz. Assos anılarımızı tabi ki ASSOS yazımızda okuyabilirsiniz.
Gezmelere doyamıyoruz. Birazda yemek ve eğlenceden bahsedelim. Yukarıda anlattığım gibi burası deniz kıyısında güzel bir şehir, balık olarak sardalya çok meşhur. Sardalyanın salamurası da var, merkezde dükkanlarda satılıyor. Yalnız çok tuzlu olduğundan ben yiyemedim. Belki siz seversiniz. Zamanında taze taze yemek daha güzel, bana göre tabi. Tatlı olarak höşmerim, her adım başı küçük dükkanlarda tepsi tepsi vitrinlerde göreceksiniz. En sevdiğim tatlı, bir kutu alıyorum.
Buraya kadar gelmişken birazda eğlenelim. Assos yolu üzerinde Dardanos sayfiye yerine gidiyoruz. Sahilde yer alan birkaç mekandan biri Pruva Cafe& Balık Restaurant’a giriyoruz. Hafta sonu canlı müzik var; yemekler, mezeler, müzik, sohbet ve oyunlar harika. Adalarla, Assos’ u da araya kattığımızda bir haftayı aşan bir süre ayırıyoruz. Bozcaada ve Gökçeada yazılarımız da blogda, okumadan yola çıkmayalım. ( yazıların üzerine tıklayın hadi!) Keyifli güzel zaman geçireceğiniz bir şehre yolculuğa da hemen hazırlanmaya başlayın. Çanakkale sizi bekliyor…
hep en yakını olanı görmezden gelir erteleriz. Tez zamanda görmek gerek. güzel paylaşımınız için tebrikler
Çok teşekkürler, sevgiler 🙂