Mudurnu Gezi Rehberi

1592
0

 

Beypazarı’ndan Göynük’e giderken ‘’ Mudurnu’ya da uğrayalım. ‘’ dedik. ”Mudurnu’da gezilecek yer az, çok zaman ayırmayın.’’ dediler. İnanmayın sakın, gezilecek yer çok! Çok gezmeseniz de şirinliği yeter. İnanın kısa süreliğine girip, uzunca bir süre kendimizi burada kaybettik. Uçtuk, bambaşka bir yerdeydik.

Her şey aracımızı park etmeyle başladı. Yüklü bir park ücretinin karşısında şaşkınlığımızı gizleyemezken, güzel bir üniversite öğrencisi park parasını aldıktan sonra ‘’İsterseniz size rehberlik yapabilirim.’’ dedi. İyi ki de teklif etmiş. Mudurnu’yu farklı bir çerçevede keşfe çıktık.

Belde kapısından geçtikten sonra çarşısına kadar yürüdük. Eski konaklar, küçük dükkanlar, el emeği ürünler, bakırlar, takılar, yazmalar, örtüler… Bizim kızlar hemen dükkanlara saldırıya geçti. Cepte kalan ne varsa burada bitirildi.

Eski dokusunu korumuş dar sokaklar, diğer yerlere göre biraz daha mütevazı, biraz daha az korunmuş yapılarla şirin mi, şirin.

Karşımıza çıkan konak,
üst kat müze , alt kat kafe

Çarşıda dolaşırken bir anda karşımıza, iki katlı Konak çıktı. Burası bir müze aslında. Mudurnulu Ahmet İzzet Bey’in fotoğraflarının da sergilendiği bir yer. “Ahmet İzzet Bey kim ?” diyeceksiniz. Kendisi 1. Dünya Savaşı’nda esir düştüğü kamplarda fotoğraf çekmeyi öğrenip, yurda döndüğünde memleketi Mudurnu’ya gelip yerleşmiş. Gelirken yanında fotoğraf makinesini ve o zamanki koşullarda çektiği malzemeleri getirmiş. Sonra ondan geriye kalan bu fotoğraf hazineleri bugün bu Köşk’te sergileniyor. Ülkemiz için bir ilk ve bulunmaz bir nimet aynı zamanda. İki katlı yapının alt katı kafe olarak işletiliyor. Müzeyi gezdikten sonra bir kahve molası verebilirsiniz. Şanslıysanız ve havada güzelse dışarıdaki masalardan birine ilişip, keyifli kahvenizi yudumlarken bu tarihi yapıyı da seyredersiniz. Gelince, görmeden dönmeyin sakın!

 

Hikayesini dinleyip, bir türlü kadraja sığamadığımız köşk

 

Rehberimizle yolun aşağısına doğru yürüdük. Bu sefer üç katlı, bakımlı bir köşkün önündeydik. Her köşkün bir hikayesi var. Hepsini dinlemesek ve teker teker keşfedemesek de bu önemli yapılardanmış. Sahipleri belli aralıklarda gelip kalıyorlar, hala dedelerinden yadigar bu yapıda anıları canlandırıyorlar. Eski bir hıristiyan ustanın elinde yükselen yapının bir de hikayesi var. Zamanında yörenin ileri gelenlerinden birisi ev yaptırmak ister. Usta da, mal sahibinin kızına aşık olur. Kızı alamayınca evin çatısına haç yapar. Müslüman ev sahibinden, aşkına karşılık bulamayınca binaya da izini bırakır. Hala görkemiyle gelenleri büyüleyen yapının önünde uzunca fotoğraf çekim çalışmaları yaptık. On kadın bir kadraja bu heybetli yapıyla sığmaya çalıştık ama pek başaramadık.

 

 

Tarihi İpek Yolu üzerine kurulmuş  Mudurnu, önemli bir ticari merkez ve askeri menzilmiş aynı zamanda. Osmanlı Dönemi’nde Ahilik ve esnaf kenti olarak da yükselmiş. Mudurnu Çayı etrafında vadiye kurulu bu şirin belde de Ahilik ile gelişen ticaret birikiminin yarattığı zengin anıtsal ve sivil mimariye de sık rastlanıyor.

 

 

Mudurnu Çayı’nın kıyısında yükselen Yıldırım Bayezid Camii ve Osmanlı Dönemi’ne ait hamam, türbe ve anıtsal eserler oldukça fazla. Biz hepsini gezemesek de birkaç tarihi yapıyı görmeden de edemedik.

Yıldırım Bayezid Cami’nin içine girdiğimizde büyüklüğü, heybeti ve mimarisi ilk büyülüyor. Zamanında en büyük cami olarak yapılan yapı küçülerek günümüze gelmiş.

 

 

Yıldırım Bayezid Cami’nin hemen karşısında yer alan hamam müsait olunca içeriye rahatlıkla giriyoruz. İçeriye girince iki ter atıp, bir de masaj yaptırmak aklımızın ucundan geçiyor. Ancak hamamın kapalı olduğu gününe denk geldik. Olsun şöyle bir dolaşmadan ayrılmadık.

Bir aşağı bir yukarı çarşıyı dolaşıp, satılan ürünlere teker teker dokunup, almadıklarımız da aklımız kalarak ayrılıyoruz. Yemekleri de pek meşhur ve oldukça lezzetli. Biz hakkımızı Göynük’te kullanmaya karar veriyoruz. Konaklamak içinde konaklar mevcut ve uygun. Günün geriye kalanını Göynük’e saklıyoruz.  Yönümüzü Göynük’e çeviriyoruz…

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz