Masalsı güzelliğiyle dillere destan Hallstatt’a kadar gelmişken 7000 yıllık tuz madenini gezmeden dönmek olmazdı.
Dünyanın en eski ve hala aktif olan tuz madenine çıkmak için iki seçeneğimiz vardı; ya tabana kuvvet diyerek yaklaşık bir saat yürüyüşle varacaktık (bu rota oldukça yorucu ve bizim gibi kısıtlı zamanda çok yer gezenler için uygun bir tercih değil) ya da yaklaşık 20 kişilik kapasiteli fünikülerle çıkacaktık. Biz ikinci yolu seçerek füniküleri tercih ettik.
Füniküler, Hallstatt’ın diğer ucundan bizi madenin bulunduğu tepeye yaklaşık 10 dakika da çıkardı. (Fünikülerin ücreti kişi başı 30 Euro, bunun içinde füniküler ve madene giriş ücreti yer alıyor). Bu kadar ücret ödemem tabana kuvvet diyenlerin de karı 4 Euro olacak çünkü gerisi madene giriş ücreti.
Kısa süreli de olsa nefis bir manzaraya karşı yavaş yavaş yükselmek oldukça keyifli. Fünikülerden inince önümüzdeki kalabalığın arasına karışarak önceliği Skywalk’a yani Gözlem Noktası’na veriyoruz. Gölü tepeden gören müthiş bir manzaraya sahip bu nokta World Heritage View yani Dünya Miras Görüş noktası olarak tescillenmiş. Burada nefis göl manzaralı seyir terasında çektiğimiz fotoğraflar, belleklerimizde kayıtlı manzaranın eşliğinde madene doğru ilerliyoruz.
Yaklaşık 15 dakikalık yürüme mesafesinde yer alan maden gezisi için toplanma binasına varıyoruz. Girişte sol tarafta küçük bir kafe yer alırken, danışma bölümünden biletlerimizi onaylatarak madene giriş saatimizi beklemeye başlıyoruz. Beklemek için en iyi yer kafe. Vakit gelince rehberin anonsuyla etrafında toplanarak giriş için uyulması gereken kuralları öğrendikten sonra uygulamak için içeriye geçiyoruz.
Madene girebilmek için ;
- Üzerimizdeki çanta ve benzeri eşyalarımızı üzerinde kilitleri bulunan boş bir dolaba koyduk.
- Madene giriş için bize verilen tulumları giydik. Genelde erkeklere bordo, kadınlara yeşil renkte tulumlar veriliyor.
Tulumları giydikten sonra rehberin önderliğinde ana binadan çıkarak ilerlemeye başladık. Madenin girişine yani Christina Galeriye geldik. Christina Galeri 1789 yılında açılmış. Galeriye varınca rehberimiz, madendeki güvenlik açısından uymamız gereken kuralları burada açıkladıktan sonra yaklaşık 1,5 saatlik tuz madeni gezimizde başladı. Girişte yer alan kalabalık gezi grubuyla yerin 300 metre altına doğru yolculuğumuzda birbirimize ‘’GLUCK AUF’’ diyerek başlamış oldu. ( ‘’GLUCK AUF’’ Alman madenci selamıymış)
Madenin uzunluğu 65 km, biz ancak 22 km’sini bir kısmını yürüyerek bir kısmını da araçlarla gezebiliyoruz.
Girişte yer alan dar tünelden sıralı ve dikkatli bir biçimde yaklaşık 300 metre yürüdük. Yerin 85 metre altına geldiğimizde aşağıya kaydıraklarla kayıyoruz. Kaymadan önce rehberimiz nasıl duracağımızı açıklıyor. Kuralına uygun olarak kaydıraktan sıralı kayıyoruz. Gezide en keyifli bölümde burası.
Kaydıktan sonra tuzun oluşumunun anlatıldığı galeriye geldik.
Tuz Madenin Geçmişine Dair Biraz Bilgi;
Salzberg’de (Hallstatt’ın Tuz Dağı) insanlara ait ilk buluntular yaklaşık 7000 yıl öncesine, yani Neolitik Çağ’a dayanıyormuş. Bu çağa ait ilk arkeolojik buluntular da geyik boynuzundan yapılmış bir kazma ve çok sayıda taş balta. Bu baltalar ağaç kesimi için kullanılmış. Geyik boynuzu kazma işlerinde madencilikte kullanılmış. Organize bir tuz madenciliğinin ilk somut kanıtları ise M.Ö. 15. yüzyıla -Orta Tunç Çağı’na dayanıyor.
Salzberg’de, Tunç Çağı’na ait üç maden kuyusu bulunmuş. 2003 yılında yüz metreden daha derine inen bu kuyuların birinde, çok iyi korunmuş bir ahşap merdiven bulunmuş. Bu merdiven hala maden de saklanıyor, gezerken görüyorsunuz. Bu merdiven eşsiz yapı biçimiyle dikkat çekerken, sekiz metre uzunluğunda, 1-2 metre genişliğinde. M.Ö. 1344 ila M.Ö. 1343 yılları arasında yapıldığı bilinen Avrupa’nın en eski ahşap merdiveni olarak tarihe geçiyor.
Bir diğer özel buluntulardan biri de deri çuvallar, 30 kiloya kadar tuz taşıyabiliyor. Bunların yanı sıra el kılıfları, şapka, halatlar, parmak kılıfı, kumaş parçaları, çok sayıda kazma ve daha fazlası da Tunç Çağı’na ait bu üç maden kuyusunda bulunmuş. Bu da bize gelişmiş bir tuz madenciliğini göz önüne seriyor.
Madeni gezmeye devam ;
Gezimize devam edince ikinci kayma yerine geliyoruz. İlk kayma yerindeki kurallara uyarak 25 metre daha aşağıya kayarak iniyoruz.
Yerin 300 metre altına indiğimizde yer yer similasyon teknolojisiyle anlatılan bilgiler ışığında ilerliyoruz. Gezimizi sıralı olarak bindiğimiz tren yolculuğuyla tamamlıyoruz. Minik tuz hediyeleriyle madenden ayrılıyoruz.
Önemli bir not: Tuz madeni Aralık’tan Nisan’a kadar kapalı. Aklınızda olsun!