Yurdumuzun en uzun yürüyüş rotasındayız. Fethiye’den başlayıp, Antalya’ya kadar; tarihteki Likya Uygarlığı’nın yerleşik alanında uzayıp giden ve dünyanın en uzun 10 yürüyüş parkurundan biri bu rota. 2015 yılına kadar uzunluğu 509 km iken, Çitdibi ve Geyikbayır etapları da eklenerek 535 km.’ye kadar uzamış. İşte biz bu yolu tüm güzellikleriyle kat ediyoruz.
Antik Likya döneminin gizemini yaşayarak, keyifli bir şekilde el değmemiş koylardan, dağ, bayır, ova köylerinden geçerek hem Akdeniz’in doğasını tanıyıp, hem de harika manzaralara tanık olarak uzun soluklu yürüyoruz.
Yürüyüş yolu üzerindeki bazı antik kentler ise; Sdyma, Pyndai, Phellos, Apelia, Theimussa, Letoon, Xanthos, Patara, Antiphellos, Apollonia, İdyros, Simena, Myra, Limyra, Gagae, Olympos, Sura, Belos, Phaselis ile birlikte bir çok antik ve yeni yerleşim alanı görmeniz de mümkün.
Kısaca Likya’yı tanıttıktan sonra üç günlük trekking deneyimimizi sizlerle paylaşmaya başlayalım.
Öncelikle her trekking sevdalısının hayalini süsleyen Likya Yolu; bir defa da olsa, yaşanacak en güzel deneyim. Yürüyüş için en uygun mevsim bahar ayları. Yazdan sıyrılmış, sonbaharın renkleriyle kucaklamışken, sahillerden de yoğun kalabalık, el ayak çekilmişken ‘’hadi yürüyelim!’’ deyip, kendimizi patikalarda bulduğumuz en anlamlı faaliyetimiz oluyor. Buraya gelmek için en uygun zaman ya sonbahar ya da ilkbahar. Arası yok! İlk parkurumuzu sonbaharda deneyimleyip, ikincisini de ilkbahara saklıyoruz. Yürüyüş rotamız Fethiye’ye yakın olduğu için Dalaman Havaalanı’na uçak biletlerimizi alıyoruz. Konaklamak için de Kalkan’da bir oteli tercih ediyoruz. Üç gün boyunca parkur başlangıcına kadar bize eşlik eden aracımızda hazır bizi bekliyor. Sabah daha hava ışıldamamış, kuşluk vakti uzun soluklu yürüyüş için yollardayız. İner inmez kısa süreli kahvaltı molasının ardından hemen ilk parkurumuzun açılışını yapıyoruz.
- Gün Pydnee – Kınık – Ksantos ( 14 km)
Yürüyüşe Patara Plajı’nın en batı ucundaki Pydnee’den başlıyoruz. Plajın hemen arkasındaki doğal alan içinden geçen toprak yolu takip ederek uzun bir süre yürüyoruz. Başlangıç noktası işaretlerle belirlenmiş. Düzenli olarak belli aralıklarla gönüllü ekip tarafından işaretler belirginleştiriliyor. Dikkatli yürümek, işaretleri takip etmek çok önemli. İlk deneyimimizi kalabalık 26 kişiden oluşan bir grupla yaşıyoruz, rotadan sapmak mümkün değil. Şanslıyız yani!
Kısa süre dar patikada ilerledikten sonra yola çıkarak rahat bir yürüyüş yapıyoruz. Patara’ya yaklaşınca aramızdan akıp giden dereyi , biraz korku biraz heyecanla ahşap köprüyü aşarak geçiyoruz. Önümüzde uzayıp giden pırıl pırıl plaja kendimizi atıyoruz. Kısa da olsa günün başlangıcını burada yapmak ilaç gibi geliyor. Ayakkabı ve çorapları atarak serin sularla ayaklarımızı buluşturuyoruz. Buz gibi su ferahlık veriyor. Ekip liderimiz vakit tamam dediğinde ayrılık vaktiyle hüzün çöküyor. Kıyıdan uzaklaşarak içlere doğru süzülüyoruz. Uzunca bir süre mola vermeden, ara sıra el değmemiş böğürtlenleri mideye indirerek yürüyor yine yürüyoruz.
Letoon Antik Kenti’ne ulaşıyoruz. Daha öncede dediğim gibi yolumuzun üzerinde bir çok antik kent var. Hem keyif, hem keşif ikisi bir arada. Müze kartlarımızla içeriye girip, yaklaşık bir saatimizi burada harcıyoruz. Birkaç yıl önce geldiğim antik kent aynı bıraktığım gibi duruyor. Anfitiyatroda biraz yıkıklar görünce ister istemez hüzünleniyorum.
Öğle yemeği için Kınık’ta mola veriyoruz. Buradan sonra yolumuz Ksantos’ta sonlanacak. Yolda nar, portakal toplayarak ilerliyoruz. Nar suyu yazısını görünce hemen içeriye dalıyor, serin serin suları içiyoruz. Kısa da olsa mola iyi geliyor. Gün batımına doğru Ksantos’a varıyoruz. Birazda burada dolaşıp, güneşi de yolculadıktan sonra otelimize Kalkan’a geliyoruz.
- Gün Kınık /Ksantos- Akbel ( 20 km)
Sabahın ilk saatlerinde kahvaltımızı yapıp, otelden ayrılıyoruz. Aracımızla Ksantos’a geliyoruz ve yürüyüşe buradan başlıyoruz. Bir önceki güne göre daha zor ve daha uzun bir parkur bizi bekliyor. Çavdır’da kısa süreli mola vererek, ihtiyaçlarımızı gideriyoruz. Dar patikalar, eski su kanalları, dere yatakları, bol iniş çıkışlı parkurdan sonra öğleye doğru İnsuyu’na varıyoruz. Yemek sonrası yola kaldığımız yerden devam ediyor, yolumuzun üzerindeki Üzümlü köy kahvesinde kısa süreli çay molası veriyoruz. Gün bitiminde yorgun beden ve su toplamış ayaklarla otelimize gelip, akşam yemeğine hazırlanıyoruz.
- Gün Akbel- Patara (15 km)
İki günde enerjimiz azalmış halde yeni güne başlıyoruz. Erken yapılan kahvaltının ardından yine yollardayız. Bu sefer başlangıç noktamız Akbel. Kısa bir süre asfalt yolda ilerleyip, ana yoldan karşıya geçerek, çoğu Patara’ya su taşımak amacıyla yüzlerce yıl önce yapılan su yolunu takip ederek dar patikalarda, dikenli otların arasında çizile çizile ilerliyoruz. Yürüyüşün bu bölümünde ayaklarınızda koruyucular olmazsa fazla çizikli olarak eve dönersiniz. Kıyafet seçiminiz çok önemli. Kısa süreli yemek molasının ardından Parkurun bitimine Patara’ya doğru uzanıyoruz. Ara sıra yanımızdan yabancılarda geçiyor. yolu tek yürümüyoruz. Bazen birbirimize de yetişiyoruz. Bugünkü parkur daha kalabalık ve renkli oluyor.
Gün Patara da bitiyor. Antik Kenti dolaştıktan sonra soluğu doğru plajda alıyoruz. Kumsal kalabalık, deniz bugün dalgalı. Denize girme hayalimiz bir anda suya düşüyor. Bizde bu güzelliği yaşayabilmek için kıyıda dolaşıp, şişmiş ayaklarımızı serin sularda rahatlatıyoruz.
Dolu dolu üç günün ardından bir günü de Kaş, Kalkan’a ayırarak Likya serüvenimizi bitiriyoruz.