Her şey Kars’a gitmemle başladı. Kars’a trenle gitmeyi nasıl istemiş, arzulamıştım… Tıpkı çocukluğumdaki tren yolculukları gibi… Rota farklı olsa da o kara tren yolculuğu aynıydı. Eskiden kara tren deniliyordu. Nereden çıktığı bilinmez ama trene beyaz binip, kararıp inilmiyor artık. Kömürle çalışan trenler biraz daha modernleşerek elektrikli trene dönüştü. Şimdi hummalı çalışmayla da hızlı tren sevdası gerçekleşecek. Daha kısa süren yolculuklarımız olacak. Şimdi ki gibi aynı keyif alır mıyız, bilinmez?
Neyse lafı fazla uzatmadan konumuza döneyim; tren yolculuğumu nasıl gerçekleştireceğimi düşünürken, hayalimi birkaç arkadaşımla paylaştım. Meğerse onlar benden önce hazırmış. Beyaz yakalı çalışanlar olunca dört gözle tatilleri bekler olduk. İlk fırsatta önümüze konulan üç günlük tatili de değerlendirip, uzun bir zamanı tren yolculuğuna ayırarak, İstanbul’dan Erzurum’a gitmeye karar verdik.
Öyle şıp diye trenin kucağına düşmüyorsunuz. Kolay değil onunla buluşmak, birçok engeli aşıp, kavuşuyorsunuz. Biraz direnç, biraz sabır, azıcık da keyif kattık mı, tadından yenmiyor. Gezi planımıza ilk önce okuyarak; ‘’Tren bileti nasıl alınır? Yolculuk nasıl yapılır?’’ diye uzayan yazılardan sonra tam da yolculuğumuza on beş gün kala PC başında nöbet tutmaya başladık. Dört kişilik kompartmanı kolladıktan sonra biletlerimizi alarak, muradımıza erdik. Sonrası kolay, su gibi akıp gidiyor her şey derken, yolculuğumuza birkaç gün kala bir maille kısa süreliğine sarsılıyoruz. ‘’Yok artık, bu kadarı da olmaz.’’ diyor, tam pes edecekken biz bunu çok istedik, her şeye razıyız deyip, yolculuğa hazırlanıyoruz. Biliyorum, yolculuğumuzu merak edip hatta çatlar kıvama geldiniz. Hemen anlatayım:
Bilindiği gibi Doğu Ekspresine sadece Ankara Garı’ndan biniliyor. Son dönemlerde yapılan yol çalışmalarından, Kırıkkale İstasyonu’ndan binilir oldu. Biz de kendimizi buna hazırlamışken, gelen mailde, Ankara- Kayseri arasında kısa süreli yol bakım çalışması varmış, bundan dolayı biniş Kayseri’ye alınmış. Bütün planımız değişti. Önce İstanbul’dan 4 saatlik hızlı tren yolculuğu yapıp, Ankara’ya geliyoruz. Devlet Demir Yolları Müdürlüğü bizim için her şeyi düşünmüş; yolcuları, Ankara’dan Kayseri’ye özel otobüslerle taşıyacaklar.
Saat 11’de İstanbul’dan başlayan yolculuğumuz, saat 16.00 gibi Ankara’ya varışımızla ilk turumuz tamamlanıyor. İkinci turumuza daha iki saatimiz var. Bizde hemen garın karşısındaki Gençlik Parkı’nda kalan zamanımızı aylaklık yaparak geçiriyoruz. İyi de geliyor. Saat 18.00’da tekrar garın önündeki kalabalığın arasına karışıyoruz. Bizim gibi mücadeleci başka yolcuları da görünce bayağı mutlu oluyoruz. Tek çılgın biz değiliz, meğerse epeyce kalabalık, bir tren dolusuymuş !…
Otobüse yerleşince bu sefer Ankara’dan Kayseri’ye 5 saatlik yolculuğumuz başlıyor. İndi -bindilere devam yani. Akşam saat 22.00 gibi Kayseri’deyiz. Trenin kalkış saatini öğrenince şöyle bir silkeleniyoruz. Tam iki saatimiz var. ‘’Ne yapalım?’’ diyemeden, hemen aklıma Hacıbaba İşkembe Salonu geliyor, Kayseri’nin en işlek caddesinde 24 saat açık olan mekana bir taksiye atlayıp varıyoruz. Bol sarımsaklı, işkembeler mideye inerken, üstüne de çay ödülü oluyor. Tekrar gara döndüğümüzde ışıltılı trenimizin hazır olduğunu görüp, yerimizi alıyoruz.
Doğu Ekspresi 7 vagondan oluşuyor. İçinde dört ve iki kişilik kompartmanlar yer alırken, bir de koltuklu bölüm olan pulman da mevcut. Yolculuğumuz uzun olacağı için biz dört kişilik kompartmanı tercih ediyoruz. Hemen görevli tertemiz çarşaf takımlarımızı getiriyor. Yerlerimize serip, yorgun bedenlerimizi dinlendiriyoruz. Bundan sonrasını uykuda geçiriyoruz. Günün ilk ışıklarıyla etrafın güzelliğini görünce hemen uyanıyoruz. Yolculuğumuzun sonuna kadar sadece seyrediyor, zaman zaman da video ve fotoğraflarla anı ölümsüzleştiriyoruz.
Kompartmanlar rahat, kapılarda içeriden kilitleniyor. Ara sıra aynı vagonda yolculuk yaptığımız gençlerin gürültüleri de olmasa bayağı keyifli olacak.
En arka vagonun camına yapışarak bol bol yol video çekip, yanına da fotoğrafları ekleyince biraz dinlenip, sohbet etmek için yemekli vagona geçiyoruz. Trende görevlilerin yan masada açtıkları Anadolu türküleriyle kahvemiz , çayımız, bolca muhabbetimiz, önümüzde akıp giden manzaraya doyamıyoruz. Ara istasyonlarda beş dakikalık molaları değerlendirerek anlık fotoğraflarla bayağı eğleniyoruz. Bizimle beraber içimizdeki çocuk da keyif alarak eşlik ediyor.
Uzun yol, çaylar, kahveler, dostlarla edilen muhabbetler, akıp giden zaman, birbirinden değişik yollar ve manzaralara doyamadan bir bakıyoruz, Erzurum’dayız… Bizim yolculuğumuz burada sonlanırken, Kars’a doğru treni uğurluyoruz…