Amasya’nın elması.
Hoştur yari sarması,
Kadehle olmaz bu iş,
Doldur bu bakır tası.
Mani mi, destan mı yoksa duymak istediğimiz bir efsane mi? Tarihin her diliminde şehir olmasını bilene söylenecek bir kaç söz, yazılacak bir kaç hikayesi olan şehirlere atfediliyor hepsi… Amasya’da şehir olmasını bilen minicik yüreğiyle güzel Anadolu’mun bir köşesinden sesleniyor. Nasıl kolay oluyor ulaşmak bu şehre. Samsun’a konuyoruz bir akşam vakti… Her zaman rahatlıkla araç bulabileceğimiz komşu şehre bir saatlik yolculukla ulaşıyoruz. Yeşilırmak ikiye ayırıyor şehri. Bir tarafı Yalıboyu, tarihten günümüze nakşeden yalılarla süslenirken, arkasından yükseliyor, Harşena Dağı. Dağ ama sırf heybetiyle değil, tarihin sayfalarından yolu geçen her uygarlığa beşiklik ediyor. Üzerindeki izleri de kaybetmeyerek… Irmağın diğer tarafında da gizli tarih saklı ancak keşfedilmeyi bekliyor.
IRMAĞIN GERDANI YALIBOYU EVLERİ, tarihi ve coğrafik konumuyla da etkileyici. Bulunduğu coğrafyada dokusunu ve dokunuşunu kaybetmeden yaşıyor. Günlerden bir gün bizi de içine çekerek ağırlıyor. Bir tarafta tarihi evler ve ardında yükselen tepe, diğer yanda yeni yüzü. Ortadan geçen Yeşilırmak iki farklı yaşamı ayırıyor. Tarihi tarafı daha davetkar.
YEŞİLIRMAK VADİSİNİN ÜZERİNDE YÜKSELEN HARŞENA DAĞI eteklerine kurulan Amasya, 8 bin yıllık tarihinde birçok krallığın da başkentliğini yapmış. Bilim adamları, sanatkarlar, şairler yetiştirmiş, şehzadelerin eğitim gördüğü bir belde olmuş. Hititler dönemiyle başlayan tarihi sürecinde sırasıyla; Frigyalılar, Kimmerler, İskitler, Persler, Makedonyalı Büyük İskender’in de izleri ve etkileri görülüyor. Aynı zamanda Osmanlı döneminde Şehzadelerin tahta çıkmadan önce bir dönem yaşadığı şehir … Tek Osmanlı döneminde kalmayıp Milli Mücadele dönemine de tanıklık ediyor. Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç temelleri de burada atılıyor.
GEZİYE ÖNCE YALIBOYU EVLERİNDEN BAŞLAMALI. Amasya, tarihi ve kültürel zenginliklerinin yanı sıra, özellikle Yeşilırmak kıyısına yapılmış Yalıboyu evleri ile dikkat çekiyor. Hepsi birbirinin benzeri olan evler, mimari güzelliklerini bozmadan bir bütün içinde Yeşilırmak’ın kenarına diziliyor. Bir de sabah yalının penceresinden parlayan güneş ve sabah selamını çakan ırmak etkiliyor bu gezgini …Yalıboyu evleri, İstanbul boğaz içindeki yalıların manzarasını andırıyor. Ama yalı yerine, sıra sıra konaklar geliyor gözümün önüne. Özellikle, Yeşilırmak üzerinde yansımaları, muhteşem. Karşıda yeni şehir ve tatlı telaş, birbirine karışmadan bizi, güne sürüklüyor. Yeşilırmak’ın üzerindeki bir çok köprüyle eski ve yeni birbirine bağlanıyor.
ŞEHİR KÜÇÜK ANCAK GEZİLECEK YER ÇOK. Yalıboyu’ndan başlayarak, Harşena Dağı‘nın eteklerine doğru tırmanıyoruz. Binlerce yıllık tarihi dokular birbirini yok etmemiş. Şehre gelen herkes izlerini rahatça sürebiliyor. Yeşilırmak’ın kuzeyinde, Harşena Dağı üzerinde dik kayaların üzerine inşa edilmiş, 300 m. yüksekteki Enderun Kalesi’ne doğru çıkıyoruz. Kalenin içi kesme taş, surları ise moloz taştan, önemli tepe noktaları ise, kesme taşlardan yapılmış. Sur duvarlarının çoğu, dimdik ayakta! Selçuklu döneminde Amasya merkez olmuş. Bu dönemde İç kaleye; cami, medrese, hamam yapılmış. Kale ile Yeşilırmak arasında kalan bölümde, 8 tane savunma kademesi var. Kale, birçok kez el değiştirmiş ve tahrip olmuş. Persler, Romalılar, Pontus ve Bizans egemenlikleri dönemlerinde saldırıya uğrayan kale, yüzyıllar içinde yakılmış, yıkılmış ve her seferinde yeniden inşa edilmiş. Günümüze kadar yorgun ama yılmadan, yıkılmadan gelebilmiş.
AMASYA KALESİ eteklerinde ise kalker kayalara oyulmuş üç mezar var. Helenistik dönemlerde, Harşema Dağı’nın güney eteklerine yapılmış. Yamaçlarda, yerden 20-25 m. yükseklikte, düz bir duvar halindeki kalker kayalara oyulmuşlar. Ancak birbirine çok yakın oyulmuşlar. Yapıları ve mevkileri itibarıyla, hemen dikkati çekiyor. Strabon’a göre kaya mezarları, Pontus krallarına ait. Buraya çıkıp kıvrım kıvrım akan Yeşilırmak ve Amasya’yı izlemek gerçekten çok keyfli. Peki buraya nasıl çıkılıyor? Hatuniye Mahallesi’nin dar sokaklarından ve tren yolunu geçerek çıkılıyor. Kayaya oyulmuş yoldan ve onlarca basamaktan yükselerek çıkmak da oldukça keyifli.
YALIBOYU EVLERİNDE en ilgi çekeni de sanırım Hazerenler Konağı. Burası, onarılmış ve 1983 yılında müze haline getirilmiş. Konak çok büyük. İç mekanlar geniş ve ferah. Yapıldığı dönemde geniş ailelerin nasıl yaşadıklarını betimleyen bir de yapısı var. İki ebeveyn odası, oturma odası, haremlik, selamlık, mutfak, kiler, tuvaletlerden oluşuyor. Oturma odaları ise duvar ve cam boyunca uzanan sedirle döşeniyor. Dolaplar, genellikle yer kazanmak için duvar içinde, gömme dolap olarak yapılmış. Isınma için kocaman mangallar kurulmuş. Konakta yaşanılan zamanı betimlemek için; gündelik hayata ait yerel kıyafetler giydirilmiş mankenler, evin bölümlerine yerleştirilmiş. Elbiseleri, kadife üzerine sırma işlemeli. Takılar, ağır ve inanılmaz emek sarfedilmiş. Küçük bir avlunun içinden yükselen dar ve dik ahşap merdivenle üst kata çıkıyorsunuz. Konağa mutlaka gidin ve gezin.
AMASYA’DA GEZİLECEK YER ÇOK ancak beni etkileyen yerlerden birisi de Sabuncuoğlu Tıp ve Cerrahi Tarih Müzesi. Geniş bir alanı kaplayan müzede o dönemdeki şifa yöntemleri canlandırılarak anlatılıyor. Tıbbi yöntemler ise; ameliyat, şifahane, ruh ve beden sağlığı… Odalardan yayılan musikinin de tedavideki önemini hissediyoruz. Burçlara ve hastalıklara göre yöntemlerin farklılığını tek tek okuyorum. Günümüz teknolojisinden yüzlerce yıl önce sağlık yöntemlerinin ilk izlerine rastlıyoruz.
Meydanda yükselen camiler çok ancak II. Bayezid Külliyesi en heybetli ve etkileyici olanı… Birbirinden farklı camilerin, ince mimari sanatla farklı cephelerden şehre silüetleri ayrı güzellik katıyor.
KONAKLAMA için Yalıboyu evlerini seçmenizi öneririm . Tarihin içinde zamanın dokusuna göre yapılmış evlerde konak yaşamının bir parçası olmak, sabah uyanınca camdan Yeşilırmak’ı seyretmek de geziye ayrı bir ayrıcalık katıyor.
Farklı sokaklar da, geçmişin izlerine derinden dalarak ve önümüze serili güzelliklerine doyamadan bu şehre geldiğimiz gibi bir gece vakti veda ediyoruz.
Dünyanın en güzel Misket elması, kirazı, şeftalisi ve bamyasının üretildiği, tarih ve doğanın birlikte bulunduğu ilginç bir antik kent görmek istiyorsanız, sıcakkanlı ve misafirperver Amasya sizi bekliyor.