Gezgin Ruhu

Sen Ne Güzelsin FLORANSA

img_8794-kopya

Bir şehir düşleyin; Rönesans’ın doğduğu ve Avrupa’ya yayıldığı yer olsun… Nereye bakarsanız bakın göreceğiniz; sanat, sanat, sanat kısaca Rönesans’ın izleri olsun… Bir de şehri şehir yapan heybetli binalar, caddeler ve dar sokaklar, sokakları  bağlayan  kemerli geçişler, müzeler, sanat merkezleri olsun… Hepsi olunca da haliyle  bir o kadar da  kalabalık olsun… Hangi şehri mi düşlüyoruz, tabi ki Floransa’yı!

Gündüz yoğun ve bir o kadar hareketli… Her adım başı sanatla iç içe geçen zaman. Gece ise bambaşka bir coşkunun içindeyiz. Tarihin sayfalarında biraz orada biraz burada her anı yaşayarak, eğlenerek geçiriyoruz.

Hani şöyle ara sokaklarında dolaşalım dediğimizde hemen yeni düşünceler düşüyor aklımıza; sizden önce kimler gelmiş, geçmiş buradan? Michelengelo’dan, Dante, Da Vinci’ye… İmgeler, semboller, düşünceler, tarihin akışına bırakılan kalıcı eserler ve izler birer birer geçiyor … Nereye bakarsak bakalım biri muhakkak karşımıza çıkıyor !..

Neyse lafı uzatmayalım; ’’ Siz daha Floransa’ya gitmediniz mi?’’ sorusunu soralım.

Gitmediyseniz eğer aşağıda gitmeniz için nedenleri hemen sıralayalım;

KISACA FLORANSA TARİHİNDEN BAHSEDERSEK; geçmişi, kültürü ve mimarisiyle dünyanın en çok turist çeken  şehirlerinden biri olan  Floransa, aynı zamanda Kuzey İtalya’daki Toskana bölgesinin de başkenti. Rönesans’ın doğum yeri olarak da bilinen şehirde Leonardo da Vinci ve Michelangelo gibi  dünyaca ünlü sanatçılar yaşamış, yetişmiş ve üretmiş.

Her yerinde İtalyan Mimarisiyle şekillenen şehirde Rönesans bir ‘’GÜNEŞ’’ gibi doğarak tüm Avrupa’yı etkisi altına alıp, aydınlatmış.. Sanırım bunda en etkili aile de Mediciler olmuş. Üç yüz yıl süren yönetimde sanata, sanatçıya verdikleri destekle, şehrin zamanını başka boyuta taşımışlar. Aile üç papa, çok sayıda Floransa hükümdarı ve daha sonra Fransa Kraliyet mensupları yetiştirmiş, ayrıca İtalyan Rönesans’ı da etkilemiş.

FLORANSA’YA NE ZAMAN GELMEK GEREKİR? İtalya bu, her mevsimi ayrı güzel ancak yaz ayları ilginin ve sıcaklığın en fazla olduğu dönem, her ikisiyle de baş ederim derseniz her mevsim diyelim. Bizde gafil avlanıp, yaş günümü de biraz uzaklarda kutlama sevdasıyla Ağustos’un sıcağında düştük yollara. Ancak bu mevsimde hem ilgi hem sıcaklığın fazla olduğunu hesaplayamadık. Sakinlik ve huzur, hafifte ılıman hava tercihinizse o zaman ilkbahar ve sonbaharı gezi takviminizde işaretleyin.

NASIL GELİNİR? Türkiye’den direkt uçuş yok ancak gelmek için seçenek çok. Geliş için Roma, Milano, Pisa’yı ara istasyon olarak kullanabilir, otobüsle yolunuza devam edebilirsiniz, biz ikisinde de öyle yaptık. Roma’dan yaklaşık 2 saat, Pisa’dan ise 1saat süren yolculukla ulaştık. Otobüs fiyatları çok uygun ama alternatif olarak tren de tercih edilebilir. Tahmini aynı sürelerde trenle de ulaşabilirsiniz. Otobüs ve tren şehrin merkezinde bunu göze alarak rahat ve konforlu yolculuk yapacağınızı şimdiden hesaplayınız.

ŞEHİR İÇİNDE ULAŞIM NASIL? Şehir içinde dolaşırken, konaklamak için merkezi bir yerde seçim yaptığıysanız araca ihtiyacınız yok. Bir şehri tanımanın en kolay yolu adımlamaktır. Şehir bu konuda çok düzenli. Her yere rahatlıkla ulaşabiliyorsunuz. Yerel halk genelde motor, bisiklet ve otobüsü kullanıyor. Ara sokaklarda yan yana dizili motorları görünce şaşırmayın genel İtalyan sokaklarının halleri. Ara sokaklar dar ama yürüyüşte oldukça keyifli.

NE GİYİLİR? Mevsimsel koşullar İstanbul’a benzediği için yazın çok ama çok sıcak, akşamları da ılık. Üzerinize bir şeyler almaya ihtiyacınız yok. Şehrin her yerini adımlayacağınız için rahat ayakkabılar seçmelisiniz. En rahat ayakkabımı seçmeme rağmen ilk defa bir şehirde ayaklarım su topladı, durum çok ciddi, düşünün derim! Şehrin büyüsüne kapılıp her yerini dolaşıyor, hatta hızınızı alamayıp  aynı sokaktan birkaç defa geçiyorsunuz.

KONAKLAMA İÇİN bu sefer genç işi yapıp hostel de kaldık. Hem uygun hem konforlu hem de merkezde, her yere bir adımda ulaştık. Resepsiyondaki görevliler sizin rahatınız için ellerinden geleni yapıyor. Türkçe bilen bile vardı. Bunun için Plus Florance Hostel’i önerebilirim. Uygun fiyata kaldığımız odalarla duş ve lavabo da odanın içinde yer alıyor. İsterseniz 7 Euro ödeyerek kahvaltınızı da burada yapabilirsiniz. Açık büfe kahvaltıda seçenek çok günü rahat geçirecek nitelikte ve lezzette.

NE YENİR? Sizi bilmem ama bizim tercihimiz PİZZA oldu. Ara sıra farklı tatlara kaysak da birinci sırayı hep o aldı. Yanında muhakkak şarapta seçin. Ara sokaklarda hoş ve uygun mekanlar da var. Lezzetli tatların yanında uygun fiyata kaliteli şaraplar içiliyor. Ana meydanı oluşturan Duomo Meydanı, akşam yemeği için harika mekanları barındırıyor. Kaliteli, nezih bir akşam yemeğinin doğru adresi. Dikkat edin bazı garsonlar Türkçe biliyor. Her an sizi şaşırta bilir!

NERELERİ GEZDİK? Kısa süreli gezimizde gezdiğimiz yelere gelince;

Müzeler ilk sırayı alıyor:

Floransa sanat şehri. Kültürel ve sanatsal açıdan oldukça köklü bir geçmişe sahip, gezip görülmesi gereken çok sayıda müze var. Bizim programımıza iki tanesini sığdırıp tam anlamına ulaşarak gezdik. Klasik bir İtalya turunda ayıracağınız iki günün Floransa için yeterli olacağını düşünmüyorum. Ancak koşullar bu yönde gelişiyorsa öncelik verilecek yerler;


Orjinal adıyla Galleria Degli Uffizi,
kapısında uzun  kuyruğu görünce ürkmeyin ve müzenin ne kadar ünlü olduğunu hemen anlayın. Saate dayanan uzun kuyrukta yavaş ilerlerken önümüzde iki seçenek var; ya uzun kuyruğun arkasına geçip, adım adım ilerlemek ya da  birkaç Euro fazla verip rezervasyonlu bilet almak. Biz ikinci seçeneği değerlendirip, rezervasyonlu bilet alıp saatimiz gelince hemen içeri girdik.

Girişte müze ile ilgili hazırlanan broşürden alarak, öncelik verdiğimiz eserlerin rahatlıkla izini sürdük. Müze oldukça büyük ancak yarım gün ayırmamıza rağmen daha uzun süre gezilebilecek zenginlikte. İçeride de dışarıdaki kadar yoğun kalabalıkla adım adım ilerlerken durumdan hiç rahatsızlık duymadık. İki kata yayılan zengin koleksiyonlara ise hayran kaldık.

Burada Leonardo, Michelengelo, Raffaello, Caravaggio, Goya, Botticelli ve daha aklımıza gelen birçok ünlü sanatçının eserlerini görebilirsiniz.

Müzeye giriş ücretli ve bilet fiyatı 9,5 Euro. Firenze Card’ı olanlar için ücretsiz. Pazartesileri kapalı. Diğer günler 8:15-18:50 arası açık.

Galleria del’ Accademia, İkinci durağımız. Bir güne iki müze sığdırmak biraz yorucu ama bir o kadar da zevkliydi. Müzede en önemli eser yaşadığı döneme damgasını vuran ünlü heykeltıraş Michelengelo’nun ‘’Davut ‘’ heykeli yer alıyor. Müzeye girdiğiniz an adım adım Davut’un heybetiyle alanı dolduran heykeline doğru büyülenmiş olarak ilerliyorsunuz. Sadece ‘’Davut’’ heykeli için bile gidilir. Geneli yağlı boya tabloların yer aldığı müze Uffizi Müzesi’ne göre daha küçük ve kısa sürede gezilebiliyor. İki bölümden oluşan alanda yer yer ünlü tablolar için  seyir alanları da oluşturulmuş.

Müze pazartesi hariç her gün 08:00-18:00 arası açık. Firenze Card’ı olanlara ücretsiz ve yaz aylarında uzun kuyrukla mücadele etmemek için rezervasyonlu bilet alabilirsiniz. Zamandan çalmadan daha zengin bir gezi programı yapmış olursunuz.
-Giriş: 8 Euro

Santa Maria del Fiore Katedrali, Floransa’nın bir diğer simgesi, “Duomo” olarak da biliniyor. Ancak duomo İtalyanca’da katedral demekmiş. Katedralin hemen yanında çan kulesi bulunuyor. Katedrale giriş ücretsiz ve hızlı bir şekilde önünde oluşan sıra ilerliyor. İçerisi ise tek kelimeyle muhteşem. Yalnız girişte kıyafetlerinize dikkat etmeniz gerekiyor. Uygun giyinmediğinizde içeri girişiniz zor. Yanında yükselen çan kulesine de çıkıp önünüze serili Floransa’yı seyredebilirsiniz.

Katedral oldukça heybetli bir yapıya sahip; şehrin yükselen noktalarından rahatlıkla  görülüyor.

 

 

Ponte Vecchio, Floransa’nın en ünlü köprüsü. Üzerinde ev tarzında yapılan çoğunluğu kuyumcu ve hediyelik eşya dükkânı olan yapılar yer alıyor.
Asıl güzellik dışında, keyifle günün farklı saatlerinde değişik köprü manzaralarına şahit olacaksınız.

Piazza del Duomo (II Duomo Meydanı) Floransa’nın en önemli simgelerinden olan Santa Maria del Fiore Katedral Meydanı ve Floransa’yı ziyaret eden her turistin uğradığı önemli   meydan. Meydan da yer alan resturantlarda yemek yemek de ayrı keyif. Önünüzde yükselen şahane mimari ve yenen güzel bir akşam yemeği geziye farklı bir anlam katıyor. Fiyatlar da uygun çok yüksek değil.

Piazza Michelengelo, Ponte Vecchio’dan geçip nehrin diğer tarafında yükselen tepede yer alırken, buraya biraz efor sarf ederek  varıyoruz. Ara sıra verilen soluklanma molalarında sokak sanatçılarının müziği eşliğinde yorgunluğumuz üzerimizden uçup gidiyor. Tepeye vardığımızda karşımızda Michelengelo’nun ‘’Davut ‘’ heykelinin taklidi yükseliyor. Müzeye gidemeyenler için farklı bir seçenek. Etrafında keyifli anlar yaşayan , manzara fotoğrafları çeken yoğun kalabalığın arasından bir süre sonra sıyrılınca soluğu seyir terasında alıyoruz, tabi elimizde içecekler ve yanında yiyeceklerimiz. Kulağımıza tatlı tatlı dokunan sokak sanatçılarının müzikleri ve önümüze serili Floransa panoraması keyfimize keyif katıyor.

Exit mobile version