Gezgin Ruhu

İtalya’da Yükselen Güzellikler – DOLOMİT

Uzun Avrupa gezi programımızda sadece üç güne sığdırdığımız Dolomitler, gidene kadar bilmediğim yeni bir rotaydı. Programı yapan arkadaşım ilk söylediğinde, ‘’Bu da neresi?’’ dediğim anda hemen internette dolaşmaya başladım. Meğerse ne kadar ünlü ve bir o kadar da görülmesi gereken yerlerin başında geliyormuş. Sıkıştırılmış yoğun programımızın içinde üç güne sığdırdığımız bölgeye Venedik’ten ulaştık. Çok fazla seçenekte olmadığı için Venedik sonrası İtalya’nın kuzeyine doğru daracık virajlı yollarda oldukça dikkatli ilerledik. Her ne kadar Venedik’ten gideceğimiz köye Canazei’ye doğru navigasyon 206 km gösterse de dar ve virajlı yol, zamanı ikiye katladı. Köydeki kamp alanlarında geceyi geçirmek için yer bulamayınca yol üstü bir otele hemen yerleştik. Geceyi şansa bırakmamış olduk. Yol hikayemizde bizi neyin bekleyeceğini bilmiyor ve çok fazla da seçeneğimiz yoktu. Tek hatamız önceden rezervasyon yapmamış olmamız. Programımızda yarım günlük kayıpla, bu da bize ders oldu.

Sabah erkenden yola çıktık. Yol üzerinde ara sıra şirinlikleriyle etkileyen köylerden geçerek öğleye doğru Canazie’ye vardık. Köyde, konaklayacak birkaç hotel ve iki kamp alanı yer alıyordu. Hoteller gezi bütçemizi biraz zorlayabilir düşüncesiyle kamp alanlarına yöneldik. İki çadırlık yer sabah boşalınca güne şanlı olarak başladık ve hemen çadırımızı kurduk. Burada her şey mevcuttu. Birbirine yabancı, gezmeyi, doğayı  seven, farklı dünyaların insanlarıyla bir arada iki günlük kamp maceramızda başlamış oldu. Geriye kalan yarım günümüzü çevre gezisine ayırdık. Köyü kıyı bucak dolaşmaya başladık.

Canazei, Trentino’ya 110 km uzaklıkta, kuzey İtalya’da Trentino-Alto adige/Südtirol bölgesinde küçük bir yerleşim yeri. Kışın kayakçıların, yaz ve bahar aylarında bizim gibi doğa tutkunlarının vazgeçilmez yerlerden biri. Burada yapılacak birçok alternatif doğa sporları var. En başta kayak olmak üzere, trekking, tırmanış parkurları yer alıyor. Çoluk çocuk yakın bölgelerden gelen yabancıların ilk tercihi de burası.  

Her tarafın çiçeklerle donatıldığı bu şirin köyde akşam yemeği için girdiğimiz pizzacıda bizden birini görmek hem onun için hem de bizim için oldukça güzel bir sürpriz oldu. Kendisi yıllardır burada yaşıyor ve çalışıyormuş. Her ne kadar uzun zamandır burada yaşasa da memleketinden, Anadolu’dan gelenleri görünce gözündeki ışıltı anlatılmaz. Kaldığımız diğer günlerde de yeme içme mekanımız burası oldu. O, memleket hasreti giderken, bizde bölgeye ait önemli notlar alarak gezilecek yerlerde ufak değişikliler yaptık.

İtalya’nın kuzeyindeki The Dolomites ( Dolomit ya da Dolomit Alpleri) olarak adlandırılan sıradağlar, bir nevi volkanik bir kaya olan dolomit taşından adını alıyor. Bölgede sadece dağlar değil, gölleriyle de oldukça ilgi çekiyor. Dolomit, ayrıca doğal güzellikleriyle Unesco listesinde yer alıyor. Bölge oldukça geniş, buraya üç değil bir ay ayırsak ancak bitiririz. Önceliği birkaç yere vererek, çıktığımız yolculukta Mehmet’le tanışana kadar hazırlamış olduğumuz program  tamamen değişti. Listemizi bir sonraki gelişe saklayarak programımızı yeniden yaptık ve  önceliği Marmolada’ya, Sella Pass ve Lado di Carazie verdik.

Marmolada, kuzey İtalya’da bir dağ ve Dolomitlerin en yüksek dağıymış. Trentino ve Veneto sınırları arasında yer alıyor. Etrafında birkaç tesisin yer aldığı Marmolada’ya sadece iki istasyonlu tek teleferik sistemiyle çıkılıyor. Yüksekliği 3265 m.’yi bulan dağın zirvesinde etrafı kuşbakışı süzülebileceğimiz 360 derecelik bir seyir terası yer alıyor. Asansörle veya merdivenle inilen ara istasyonda da etrafı seyrettikten sonra yaklaşık 20-30 kişilik teleferikle iniş ve çıkış yapılıyor. Dağlarda dolaşmayı seviyorsanız burası görülecek yerlerin başında gelmeli, vurucu bir güzellik. Teleferikle yavaş yavaş yükselerek başlayan serüven, zirvede sonsuzluk hissi veren ve önümüzde uzayıp giden manzarayla son buluyor.

Carazie’ye yakın gidilecek ya da çıkılacak bir başka yer de Sella Pass. Hemen eteğinde yer alan tesis ve birkaç yöne doğru  çalışan teleferik istasyonları, hem zirveye hem de farklı güzellikleri keşfe taşıyor… Burası bir dağ geçidi aslında. Yukarıya farklı noktalarda yer alan teleferikle çıkılıyor. Biz tesise en yakın teleferikle çıktık. Eski tarz ancak iki kişinin sığabildiği şirin mi şirin bir teleferikti. Binerken ve inerken görevliler yardımcı oluyorlar. Oldukça hızlı binişin ardından farklı bir dünyaya yolculuk başladı. Yukarıda sıcak bir şeyler içip yiyeceğimiz otantik bir tesis yer alırken etrafta kaya tırmanışı yapanlardan, trekking yapanlara, bizim gibi keşfe çıkanlara ne ararsanız vardı. Yürüyüş ve tırmanış rotaları levhalarla bize yol gösterirken, yediden yetmişe herkes dolaşıyordu. Kışın karlı manzarası eminim çok güzeldir ama baharda bir başka güzeldi. Kısaca burası her mevsim farklı güzellikte.

Bölgenin en güzel renklerini sunan Lago di Carazie’ya uğramasak olmazdı. Yukarıda bahsettiğim gibi Dolomit’te tek dağlar yok aralarına gizlenmiş muhteşem güzellikte göllerde yer alıyor. Onlardan biri de Lago di Carazie. Yakınında yer alan küçük otoparka aracımızı park edince soluğu gölün kıyısında aldık. Kıyısı dediğime bakmayın etrafı çitlerle çevrili suya yaklaşamıyorsunuz bile.  Kısa yürüyüş yolu, seyir terası, birkaç bankın dışında sadece gölün güzelliği ve arkasında yükselen dağlar, ağaçlar yer alıyor. Uzun süreli kalamadık, bu güzelliğe doyamadan ayrıldık.

Carazie’de dostumuz Mehmet’in önerisiyle yolumuzun üzerinde yer alan Türk köyüne yani Moena’ya uğramadan Dolomitlerden ayrılmadık.

La Turchia adıyla da anılan Moena, her ne kadar Türk köyü olarak bilinse de Türklerin yaşamadığı ama halkının Türklere hayran olduğunu en baştan söylemeliyim. Türklere hayranlıklarıyla bilenen köy, 2. Viyana kuşatmasında ölmek üzere olan yaralı bir Osmanlı askerinin İtalya’nın bu şirin köyüne sığınmasıyla hikaye başlıyor. Köylüler tarafından tedavi edilen asker iyileşince köyün kızlarından biriyle evlenmiş. Köy halkının ‘’El Turco’’diye seslendiği askerin asıl adı da Hasan’mış. Fakat isminden çok Balaban lakabıyla tanınırmış. Köy halkı Hasan’ı, Hasan da köy halkını çok sevmiş. O dönemde dükalığın haksızlıklarına karşı köylüleri korumasıyla bu sevgi kat ve kat artmış. Kendini ve Türk geleneklerini yöre halkına öyle sevdirmiş ki, ölümünden sonra günümüzde bile hala o gelenekler sürdürülüyormuş. Bu nedenle her yıl ağustos ayında ‘’Türkiye Festival’’i yapılıyormuş.

Üç güne sığdırdığımız Dolomit gezimizde gezdiklerimizi yukarıda anlattım. Gezemediklerimiz de; Passo Rolle, La Cinque Tori, Seceda, Val di Funes, Tre Cime di Lavarado, en çok gitmeyi düşlediğim Lago di Braies’i de başka bahara sakladık.

Exit mobile version