Gezgin Ruhu

Biri VİYANA Mı Dedi

‘’Gidelim mi?’’ dedi.

Gittim…

Ani kararla gece planlayıp, sabah gözümü açtığım şehirde Viyana’dayız.

‘’Viyana’ya plansız, programsız gidilmez, müzeleri gezmeden dönülmez.’’ seslerini duyar gibiyim. Hatta bir arkadaşım müze gezmeden, operaya gitmeden sakın yazını da yazma dedi. Ben dayanamadım, yazdım. Evet, bunları yapamadık ama sokaklarda dolaştık, coşkulu kalabalığın arasına karıştık. Yeni yıldan geriye kalan ışıltılı sokakları, güzel yapıları, sokaktaki müziği, damağımızda dolaşan lezzetli tatlıları ve şinitzeli de mi anlatmayayım? Anlatayım, değil mi? Başlıyorum o zaman;

‘’Kış gelince nereye gidelim?’’ düşüncesi zihnimizi kemirip durur. Hele benim gibi ayağınız yere değmesin, bir yerde de uzun süre kalamıyorsanız vay halinize! İşte bu durumda gitmek için sıcak zamanlara sakladığınız yerleri şöyle bir eşeleyin. Belli mi olur, bizim gibi değişik bir macera yaşarsınız.  Bu gezi de tam öyle oldu. Bahara saklamıştık, Ocak’ta ‘’pat’’ diye aklımıza düştü. Hiç düşünmeden geceden karar verdik, sabah yoldaydık. Önümüzde ne gezi planı, ne de kalacak yer vardı. Hepsini yolculuğumuza sakladık. Kısacası tam bir macera oldu.

Buraya Orta Avrupa’nın başkenti de diyebiliriz. Adeta sanatta, tarihte, kültürde birçok imparatorluğun merkezi olmuş. Bu nedenle şehir oldukça büyük.  Genelde bu taraflara yapılan turlar Budapeşte, Viyana, Prag üçlüsünü kapsasa da biz daha önce buraları doyasıya gezdiğimiz için bu sefer sadece Viyana’yı dolaşıyoruz. Ani kararla yola çıkınca uygun bilet arayışına düşüyoruz. Budapeşte’den Viyana’ya geçiş maliyet olarak daha ekonomik görününce Budapeşte’ye uçup, oradan Flex Bus’larla geçiyoruz. Yolculuk yaklaşık üç saat sürüyor. Gezi planımızı da bu esnada yapıyoruz.

Her şeyi planladıktan sonra otelimize eşyalarımızı bırakıp, soğuk Viyana sokaklarıyla buluşuyoruz. İlk gün ara sıra yağmur dokunsa da bedenlerimize, hava korktuğumuz kadar soğuk değil. Zaten tedbirliyiz, kıyafetlerimiz de hava koşullarına uygun olunca rahatça dolaşıyoruz. Bir kafede oturup sıcak kahvelerimizi yudumlarken bir yandan da gezeceğimiz yerlerin listesine eklemeler yapıyoruz.

Gezdiğimiz yerlere gelince;

MUSEUM HUNDERWASSER

Museum Hunderwasser Avusturyalı ressam Friedensreich Hundertwasser’nin (1928-2000) felsefesi ve sanatsal ilkeleri temelinde kurulmuş. Ressam Friedensreich Hundertwasser, sadece Viyana mimarisine dokunmamış, yeni akımları da teşvik etmiş bir sanatçıymış. Burası Hundertwasser’ın eserlerinin sergilendiği, çağdaş sanatlara, sanatçılara da öncülük eden bir merkeze dönüşmüş.

Renkli cam, metal, tuğla, ahşap ve seramiklerin düzensiz dizilimleri binada göze çarpmadan eşsiz bir karakter kazandırmış. İki kattan oluşan ve 1991 yılında açılan Kunst Haus Wien, kalıcı bir Hundertwasser sergisine ev sahipliği yapıyor . Zemin katta bir kafe-restoran ve bir de dükkan yer alıyor. (Isınmak için önce zemin kattaki kafeyi  gözümüze kestiriyoruz. )

HUNDERTWASSER EVİ

Barselona ‘nın Gaudi’si varsa Viyana’nın da Freidensreich’i var. İkisi birbiriyle yarışır mı, bilmem ama sıra dışı görünümlü güzel yapılara dokunmuşlar. Burası Hundertwasser Evi, Sanatçı Freidensreich Hundertwasser ile Mimar Joseph Krawina’nın ortak çalışması sonucu ortaya çıkmış. Ekspresyonist mimarinin tüm özelliklerini yansıtıyormuş. Yapıda 53 daire, 4 dükkân ve 16 özel teras bulunuyor. Bize de böyle özgün mimarinin önünde birkaç karelik anı kalıyor. Hemen yanında yer alan Village Cafe’de oldukça hoş bir yer. Gelmişken uğramadan geçmeyin. ( Okuyucuya dipnot: Müzeyle ev farklı yerde ama birbirine yakın.)

AZİZ STEPHAN KATEDRALİ

Viyana’nın merkezinde şehrin simgesi haline gelen Aziz Stephan Katedrali, 1147 yılında inşa edilmiş. Her gelenin mutlaka uğramadan edemediği, önünde, içinde boy boy fotoğraf çektirdiği ünlü katedral de burası. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu tarafından da iki kere kuşatılmış. Kuşatmadan geriye kalan top, tüfek, kılıç gibi demir malzemeler kullanılarak yapılan ve “Türk Çanı” olarak da bilinen 20 bin tonluk büyük bir çana sahipmiş. Çan, 2. Dünya Savaşında yere düşüp parçalanmış. Yeniden yapılmış ama şu an Türk Çanı’nın bulunduğu kulede başka bir çan olduğu söyleniyor. Kilisenin kulesine 343 basamağı aşarak çıkılıyor. Bu zorlu bir yolculuk belli bir ücret karşılığı yapılıyor. Eminim sonunda nefis bir şehir manzarası karşılıyordur. Bizim zamanız yoktu, panoramik şehir manzarasını kaçırmış olabiliriz.

BURGARTEN

Viyana İmparatorluk Sarayı Hofburg, Palmenhaus ve Burgring’in de hemen yanında yer alıyor. Buraya şehrin en büyük parkı da diyebilirim. Parkın içinde Kelebek evi ve Palmiye evi yer alırken etrafında farklı yerlerde yükselen heykellerde oldukça dikkat çekici.  Bunların içinde en çok ilgiyi Mozart çekiyor. Her gelen fotoğraf çektirmek için kuyruğa giriyor.  Parkın dört bir yanı  heykellerle kuşatılsa da  bizim de favorimiz Mozart oluyor…

FİGLMÜLLER

Viyana denilince akla tek saraylar, opera, sanat gelmiyor tabi, Şinitzeli’de unutmayalım! Yediklerimizden biraz farklı incecik, çıtır çıtır bir lezzet adeta, senelerce bizi kandırmışlar desek şaka yapmış olmayız. Ve şinitzelin doğru adresi de Figlmüller. Tabi sıra beklemeyi sevenlere.

CAFE DEMEL (KRALİYET PASTANESİ)

Lezzet arayanların ikinci durağı Demel olmalı. Tarihi yüzyıllar öncesine dayanan pastane 1786 yılında kurulmuş. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu döneminde ününe ün katmış. Konum olarak Hofburg Sarayı’na çok yakın olan pastane saray mutfağının demirbaşı olarak ilk sırayı alıyormuş. Bu nedenle kraliyet pastanesi olarak da biliniyor. Lezzet düşkünlerinin adeta istilasına uğrayan pastane de oturacak kafe bölümü de yer alıyor. İçerisi her saat tıklım tıklım, lezzet deryası ve her birinin albenisi oldukça yüksek ancak  öneriler üzerine Apfelstrudel (elmalı turta)dan alıp açılışı yapıyoruz. ‘’Nasıl ?’’ derseniz tek cevap , NEFİSSSS.

CAFE CENTRAL

Bu şehir cafeleri, tatlılarıyla pek meşhur. Demel’den sonra önerebileceğimiz, önünde uzun kuyrukların oluştuğu bir diğer pastane de Cafe Central. Vaktiniz varsa uğrayın, tadın, içerinin muhteşem atmosferini yaşayın…

VİYANA OPERA BİNASI ( THE VİENNA OPERA BALL)

Viyana denilince akla hemen opera geliyor. Şehre gelen sanat severlerinde ilk durağı burası oluyor. Önceden planlayıp gelmek en doğrusu. Bizim gibi kapısına kadar gider, üzgün ayrılırsınız. Artık bu şehre tekrar gelmek için bir nedenimiz var!  

NOEL PAZARI ( CHRİSTMAS MARKET)

’Hangi mevsimde gidilir?’’ sorusuna cevap, her mevsim olmalı! Her mevsimde farklı etkinlikleri yakalıyorsunuz. Avrupa’nın yeni Pazar alanları da bu etkinliklerle oluşmaya başladı. Birçok ülke ve şehirde son yıllarda birbiriyle yarışırcasına Christmas Market dedikleri Noel Pazarlar’ı kurulmaya başladı. Şansımıza bu etkinlerin içinde bizde yer aldık. İçinde süslemelerden, yiyecek-içeceklere çeşitli eşyaların satıldığı tezgahlar yer alıyor. Işıltılı şehrin değişik noktalarında ünlü noel pazarları da yer alıyor.

NASCHMARKT

İçinde başta Viyana’ya özgü yemeklerden, Uzakdoğu mutfağına kadar uzanan geniş yelpazede lezzetlerin tadılacağı, alışverişten zamanın keyifle geçirileceği bir yer, Naschmarkt. Öyle küçük bir yer olarak düşlemeyin sakın. Burası oldukça büyük, 1,5 km uzanan bir alanda kurulu. Özellikle deniz ürünleri severler buraya!

BUZ PATENİ RATHAUS’TA

Şehrin Belediye Binası Rathaus, 1883 yılında yapılmış eski ve güzel bir yapı. Bu güzelliğinin yanında çeşitli etkinliklere de ev sahipliği yapıyor. Önünde yer alan geniş alanda yaz-kış festivaller düzenlenirken, noel pazarları da kuruluyor. Buz pateni severlerin buluştuğu yer de burası. Buzda kayanları seyretmek bile güzel…Gece ışıl ışıl bir o kadar da cıvıltılı. Çünkü herkes burada!

GUSTAV KLİMT’İN ESERLERİ

Bizim gibi sanat severseniz ve müze gezmeyi seviyorsunuz soluğu BELVEDERE’de almalısınız. Gustav Klimt’in ünlü eserleri de burada sergileniyor.

HOP ON- HOP OFF

Şehrin gidemediğimiz ama bir o kadar da merak ettiğimiz yerlerine şöyle bir uğramak için doğru seçim Hop On-Hop OFF oluyor. 1. Bölgede merkezi yerlerde durakları var. Biz, içinde Maria Theresia’nın heykelininde yer aldığı meydanın önünden bindik. İki saat süren gezimizde şehrin ulaşamadığımız yerlerini de keşfetmiş olduk. Araçta verilen kulaklıklarla gezi süresinde Türkçe rehberlik hizmetiyle şehrin tarihi yerlerini dinleme fırsatı yakalamış olduk. 1.  ve 2. tur  olarak adlandırılan iki farklı rotada dolaşıyorsunuz.

Exit mobile version