Gezgin Ruhu

Birgün On Bir Yayla Beş Gölde Safari

Günlerden bir gün safari yapalım, dedik.

İçine biraz macera,

Azıcık  heyecan,

Çokca adrenalin kattık…

Safari denilince nedense akla, Afrika  gelse de hemen yakınımızda, birkaç saatlik uzaklıkta yapıldığını duyunca hemen atladık.  Altı kadın yola çıktık, üçü de sonradan eklenince olduk mu, dokuz. 

Şunu öncelikle söylemeliyim; hemen yapalım dediğiniz an olmuyormuş. Önceden  rezervasyon yapmak gerekiyormuş, bizde öyle yaptık tabi!

Gözler daha güne  açılmamışken, sabahın kuşluk vakti düştük yollara. Turumuzun başlangıç noktası Kuzuluk’a vardık. Erken gelince,  açık olan bir pastahaneye iliştik. Karında aç olunca çıtır çıtır simitler, peynirler, yanında mis gibi çayla kendimize birazda olsa  geliyoruz.

Maceranın başlama vakti gelince aracımızın her köşesine yerleşiyoruz. Dokuz çılgın kadın  vee macera başlıyor!

Yaklaşık 20 km’lik asfalt yolda gittikten sonra ana yoldan ayrılıp, toprak yolla buluşuyoruz. Asıl macera bundan sonra başlıyormuş, onu anlıyoruz. Yavaş yavaş yükseliyoruz.

Birinci sıraya koyduğumuz ilk yaylamıza varıyoruz. Burası Düzlek Yaylası. Yaylalar arasında en küçüğü diyebiliriz. Eskiden insanlar burada toplanır, şenliklerle diğer yaylalara yerleşirlermiş. Mola vermeden yolumuza devam ediyoruz.

Ikinci yaylamız Sultanpınar Yaylası. Sakarya’nın 3. büyük yaylası olarak söyleniyor. Buraya Adapazarı Akyazı’dan  ulaşılıyor. Yayla 1200 metre yükseklikte yer alıyor.  

Alt sınırı karışık orman, üst sınırı ise köknar ağaçlarıyla çevrili Sultanpınar Yaylası geniş ve düzlük bir alana kurulmuş, oldukça yeşil ve huzur verici bir ortam sunuyor. Hemen dibinde yer alan Sultanpınar Gölü’de ilk gölümüz oluyor. Burası kampçıların mekanıymış. Zaten etrafındaki çadırlardan da anlaşılıyor. Hani canınız biraz kamp, biraz da keyif çekerse doğru yerde burası bence.

Bu sefer bizi ikinci gölümüz karşılıyor. Hacılar Gölü,  Sultanpınar Yaylası’na oldukça yakın. Hem rakıma alışmak hem de manzarayı seyretmek gayesiyle bir kaç fotoğraflık ve yeni demlenmiş çaylı keyif molasını  da burada veriyoruz.  

Yola devam ederken verdiğimiz kısa süreli molada böğürlenler bitmeden son kalanları da  topluyoruz. Ardından Özdemirler Yaylası, Karapınar Yaylası, Uzunmezar Yaylası, Çiçek Yaylası’nı da seyirlik olarak geçmeden uzak da olsa birkaç fotoğrafla anılara taşırken Çubuk Gölü’ne kadar devam ediyoruz.

Üçüncü gölümüz Çubuk Gölü. Burada Yaklaşık bir saatlik mola veriyoruz. Etrafı dolaşıyor, bakımsızlıkla yüz yüze bırakılmış değirmenleri çok seviyoruz. Her ne kadar korumaya alınmış gibi görünse de görünüşleri bizi üzüyor. Yitip gidiyorlar, birer birer… Gölün kıyısında yer alan  tesiste kahve keyfinin ardından gezimizin ikinci bölümüne başlıyoruz. Asıl macerada bundan sonra başlıyor. Buraya kadar bir şey yaşamamışız, onu anlıyoruz.,

Uzakta olsalar, etrafta nefis manzaralarıyla Çubuk yaylası, Örencik Yaylası, Karabey Yaylası, Davlumbaz Yaylası’nı geçince en yüksek noktadan Sülüklü Gölü’n seyrine dalıyoruz. Birazdan en macerali, bolca adrenalinli inişi gerçekleştireceğiz. Hazır mıyız, tabi ki EVET!

‘’Rehberimiz haydi ayağa  kalkın!’’ diyor, kalkıyoruz. Daracık toprak yolda etrafımızı sarmış ağaçların arasında aşağıda bizi bekleyen cennete Sülüklü Göle doğru hoplaya, zıplaya, ara sıra da etrafa yayılan çığlıklarımızla ilerliyoruz. Aman dikkat dallara! Her an dal çarpabilir! Bunun için öyle hamleler geliştiriyoruz ki, kendimizle eğleniyoruz.

Sülüklü Göl, her zamanki gibi kampçıların ilgi odağı. Etrafında çadırlar çoktan kurulmuş bile. Suyun, manzaranın güzelliğine diyecek söz bulamıyorum. Şahane! Öğle yemeği, közde kahve molamızda burada veriyoruz. Uzun bir süre burada dinleniyor, yiyor, içiyor, fotoğraf çekip, dolaşıyoruz. Kahvelerimizi de içince yola devam ediyor, son gölümüzle Kavaklar Gölü’yle buluşuyoruz.

Kavaklar ve Sülüklü Göl tektonik çöküntüler sonucunda oluşmuş göllerimizden. Sülüklü Göl popülerliğinden vazgeçilmezken, Kavaklar bugünlerde koruma altına alınmış. Elini kolunu sallayarak giremediğin gibi kampta yapamıyorsun. Olması gereken doğru karar da bu!

Suyun renginin büyüsüne mi, manzaranın güzelliğine mi, bilemedim biz buraya aşık olduk… Kısa süreli de olsa güzelliğine doyamadık, ayrılmak bile istemedik. Vakit dönüş vakti!.. Geldiğimiz ağaçlarla çevrili, daracık yolda ayakta dallara dikkat ederek, eğlenerek çıkıyoruz, birkaç saat önce indiğimiz yoldan…

Gün bitmesin istiyoruz ama bitiyor. Biz bu geziyi, safariyi çok ama çok seviyoruz. Bize aracıyla rehberlik eden Ayakizi Safari’ye özellikle Erhan Bey’e çok teşekkür ediyoruz. Tekrarını yaşamak dileğiyle…

Exit mobile version