Biberköy ÇUKURÖREN

1098
0

Sabahın ilk saatleri daha gün ağarmamış,  birkaç fotoğraf sevdalısıyla yola çıkıyoruz. Bu sefer kültürel geziden çok fotoğraf çekme tutkusu. Gideceğimiz yer çok uzak değil, iki üç saatlik mesafede biraz yükseklerde. En kolay ve en kısa yoldan nasıl gideriz düşüncesiyle, Eskihisar’dan bindiğimiz feribotla Körfezi dolaşmadan, aşmaya çalışıyoruz.   Öğle olmadan  Bilecek’e bağlı Çukurören’e  varma niyetindeyiz.

Yanımızda getirdiğimiz kahvaltılıklarımızı feribotta aldığımız yeni demlenmiş çayla birlikte yiyoruz. Karnımız doyunca üzerimizdeki sabah mahmurluğu hemen uçuyor.

 Altınova’dan güneye yönelerek Valideköprü’ye yaklaşırken etrafı saran sabah sisi ve arkasından bize cömertliğiyle gün ışığı muhteşem bir fotoğraflık manzara oluşturuyor. Makinesini kapan hemen bu anı ölümsüzleştirirken ben araçta kalıp biraz tembellik yapıyorum. Nice sonra inip bu manzaranın güzelliğine doğru ilerlerken geç kaldığımın farkına arabaya binince anlıyorum. Günün ilk saatlerinde nefis kareler çoktan çekilmiş bile.

Valideköprü’ye varınca ikinci fotoğraf molamızı veriyoruz. Osmanlı döneminden kalma tarihi köprü her ne kadar dönemine has restore edilmese de günümüzde yeni yüzüyle dimdik ayakta, çekeceğimiz karelerin bir parçası oluyor. Molanın finalini köprü üzerinde vereceğimiz birkaç fotoğraflık pozla tamamlayıp, asıl fotoğraf heyecanımızı Çukurören’e saklayarak yola devam ediyoruz.

Yukarıya yükselirken ana yol üzerinde hasat zamanı ürünü toplamaya çalışanlar üçüncü molamızın sebebi oluyor. Bu seferki konumuz çalışanların portreleri, izin alınca makinesini kapan aralarına sızıyor. Amaç en güzel kareyi yakalamak. Biraz işlerini aksattığımızı düşünerek bir kovalık fasulye de biz topluyoruz. Yarım saatlik molanın ardından yönümüzü Çukurören’e doğru çevirip ilerliyoruz.

Biraz yanılıyor, biraz yanlış yollara sapıyor, sonunda Çukurören’e varıyoruz. Eski mimarisini korumayı başarmış, küçük şirin bir köy burası. Köyün mimarisinin yanında en çok ilgiyi 150 yıldır sürdürülen biber üretimiyle çekiyor. Dededen toruna süren  üretim, her ne kadar gençlerin şehre  kaçışlarıyla biraz azalmış olsa da, geriye kalan orta yaşlılarla  sürdürülüyor. Evlerin ön cepheleri, duvarları, iplere dizilmiş kurumaya bırakılmış biberlerle süslüyken, kapı önlerinde dizmeye çalışanların oluşturduğu fotoğraflık kareler fotoğraf tutkunlarını kendine çekiyor. Köyün sokaklarında kapı aralıklarında sürdürülen hummalı çalışmada köylülerden izin alarak çekilen karelerle mutlu dolaşan tek fotoğraf sevdalıları da biz olmuyoruz. Başka şehirlerden gelenler de oldukça fazla. Zaten köylüde bu duruma alışmış. Kimisi hemen havaya bürünürken , kimisi kıyafetim müsait değil diyerek hemen çekilmeyi reddediyor.

Kasımın ortalarına kadar süren çalışmalarla yurdumuzun 60 ilinin biber ihtiyacını buradan sağlandığını  duyunca şok oluyoruz.

Köyün ara sokaklarında dolaşıp, köylülerle sohbetin ardından meydandaki köy kahvesinde içilen yeni demlenmiş çayın ardından dört saatin nasıl geçtiğini anlamadan ayrılıyoruz.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz